Sevgi duruşu...

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
31 Ağustos 2016 Çarşamba

 

Saygı duruşunun ne demek olduğunu bilmeyen yoktur aramızda. Her Türk çocuğu gibi başta ülkemiz uğruna hayatını kaybetmiş şehitlerimizi ve gazilerimizi küçük yaştan beri saygıyla anar, bir dakikalık saygı duruşunda bulunurduk. Siyah önlük, beyaz yakalı yaşlardan bugüne, saygı duruşunda bulunmamış biri yoktur aramızda.  Bir de ‘Sevgi duruşu’ var. Sevgi duruşu, hayatımda ilk defa geçtiğimiz pazartesi akşamı gittiğim bir tiyatroda duyduğum bir terim…

Geçtiğimiz aralık ayında gazetemizde Erdoğan Mitrani’nin de kaleme aldığı ‘Yalınayak Müzikhol’ adlı oyunu, Uniq Hall’a gelince seyretme fırsatı buldum.  Oyunun başlarında oyunculardan biri “Şimdi sevgi duruşunda bulunalım” dediğinde, ne demek istediğini ilk başta kimse anlamadı. Sevgi duruşu yanımızdaki kişinin gözlerinin içine bakmak ve ona sıkı sıkı sarılmak demek. Ben tiyatroya zaten sevdiğim bir arkadaşımla gittiğim için sevgi duruşunda bulunmak bir problem olmadı. Sevdiğim insanlara sarılmayı severim. Tahmin ediyorum orada bulunan kişilerin çoğunluğu da benim durumumdaydı. Sonrasında “Ya tek başıma gitseydim” diye düşündüm, yanımda oturan kişi yabancı bir insan olsaydı sevgi duruşunda bulunur muydum? Belki elini sıkardım ama galiba tamamen yabancı birine sarılmak istemezdim. Ön sırada seyrettiğim oyunun sahnesinden gözümü ayırıp arka sıralara baktığımda, bütün salonun sarıldığını gördüm. Belki herkes arkadaşı veya eşiyle gelmişti, belki yabancılar birbirine sarılmamıştı ama yine de insanları sevgi yumağı gibi görmek güzel. 

***

İnteraktif tiyatro tecrübesi artık ülkemizde de daha sık görülmeye başlanan, seyirci ve tiyatrocuları ara ara kaynaştıran bir tiyatro türü. Sevgi duruşu başlangıcının dışında da, oyuncular ve seyirciler arasında keyifli etkileşimler oluyor. O geceki oyunda sunucu, ön sıradaki iki seyircinin ellerine birer çiçek tutuşturarak şarkı söyleyen tiyatrocuya herhangi bir anda vermelerini rica etti. Seyircilerin çok doğru anlarda çiçekleri vermeleri, oyuncuların teşekkürleri diğer seyircileri eğlendirirken oyunu da daha canlı bir hale getiriyor. İnteraktif oyunlarda rol alan oyuncuların psikolojik bir analiz yapma yeteneği olduğundan şüpheleniyorum. Laf atmak veya oyuna dâhil etmek istedikleri seyircileri çekingen olmayan, kaba tabiriyle ‘kasmayan’ insanlar arasında seçebilme yetenekleri var. Dün gece dansa kaldırdıkları iki üç kişi de hiç gergin olmayan, oyunun bir parçası olmaktan keyif alan insanlardı. 

***

Tiyatro algısı benim için çocukluğumdan beri çok değişti; eskiden bir kapıdan girip başka kapıdan çıkmalı, bolca monologlu Vodvil tiyatrolarına alternatif olan, keyifle seyredilebilecek çok tiyatro oyunu var. Benim için tek problem bazen fazla uzun olmaları. Ara ile birlikte iki buçuk saate uzanan oyunları bazen ilk yarıdaki keyifle izleyemiyorum. Öbür taraftan iki buçuk saat yorulmadan rol yapan, dans eden, şarkı söyleyen sanatçıları da takdir etmemek elde değil…