Bugün diğer devletlerce sahip olduğu anlam dışında değerlendirilen ve bizim siyasi literatürümüzde de sözlük anlamı dışında antisemit bakış açısı taşıyan Yahudi halkının ulusal kurtuluş hareketi olan Siyonizm, adını Kudüs için kullanılan Sion kelimesinden almıştır. Yahudi halkının göç ettirildikleri kendi topraklarında yeniden doğuşu temsil eden Siyonizm hareketi siyasi olarak Theodor Herzl tarafından Der Judenstaat (Yahudi Devleti) adlı eserinin yayımlanmasının ardından, 19. yüzyılın sonlarında ortaya çıkmıştır. Daha da geçmişe bakılacak olduğunda 1517 yılında Osmanlı fethinden sonra, şimdiki Ortadoğu’da bin küsur Yahudi aile yaşamaktadır. Bilindiği gibi Yahudiler ’in Türklerle olan karşılaşması yalnızca İstanbul’un fethiyle olmamıştır. MÖ 4. yüzyıldan beri Anadolu topraklarında Yahudi varlığı kanıtlanmış ve hatta Bizans Yahudilerinin varlığı tarihe geçmiştir. Özellikle Kanuni Sultan Süleyman döneminde Yahudilere yönelik toplumsal hayat içerisinde bir nevi reformlar yapılmış ve hatta Kanuni dönemi, Yahudiler için Altın Çağ olarak nitelendirilmiştir. Diasporada bulunan Yahudi halkı için başlatılan göç teşvikiyle Osmanlı topraklarına yeni gelenler de Kudüs ve civarına yerleşmiştir. 1869’da Süveyş Kanalının açılmasıyla bu topraklardaki ticari faaliyetler hızlanmış ve böylece maddi durum daha da iyiye gitmiştir. İkinci göç çağrısı ise bu kez kendi vatanlarına dönmeleri için başka ülkelerde yaşayan Yahudi halklarına yönelik gerçekleşir. Özellikle 1919 ve 1939 yılları arasında göç eden binlerce Yahudi başta Kudüs, Hayfa ve Tel Aviv’e gelir. Polonya’dan 50 bini aşkın Yahudi’nin gelişiyle beraber tarımda, ekonomide ve eğitimde büyük gelişmeler yaşanır. İkinci Dünya Savaşı’ndan önceki büyük göç dalgasıyla birçoğu bilimsel alanlarda profesyonel ve akademik kimliğe sahip kişiler de kutsal topraklara varır ve çok kısa zaman içerisinde Arapça ve İngilizcenin yanında İbranice de resmi dil olarak tanınır.
İsrail’in bağımsızlığını ilan etmeden önceki manda yönetimi esnasında Yahudi halkını uluslararası kuruluşlara temsil etmek için bir ‘Yahudi Ajansı’ kurulur. İsrail Yahudi Ajansı, Dünya Siyonist Teşkilatı tarafından 1929 yılında kurulur ve İsrail bağımsız bir devlet olduktan sonra ülkeye yeni gelenlerin entegrasyonu ve eğitim gibi işleri üstlenir.
Geçtiğimiz aylarda eski adı ile Mekteb-i Sultani’den, günümüzde bilinen adıyla Galatarasay Lisesi’nden, birçok ülkenin kurucusu ve yöneticisinin mezun olduğunu belirtmiş, Cihan İmparatorluğu’nun başkenti Konstantiniye’ de yer alan bu okulun mezunlarından birinin de İsrail’in ilk Başbakanı David Ben Gurion olduğunu yazmıştık. Ben Gurion, aynı zamanda Yahudi Ajansı’nın başkanlığını da yapmıştır, ancak ondan sonra gelen ve pek de fazla bilinmeyen bir başka isim de İsrail’in ikinci Cumhurbaşkanı İtzhak Ben Zvi’dir. 1907 yılında Yafa kentine göç eden ve 1909 yılında Filistin’de bir lise kuran Ben Zvi, eğitimine David Ben Gurion ile birlikte Darülfünun, yani İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde devam etmiştir. Ben Zvi’nin, Ben Gurion’dan birkaç sene daha önce İstanbul’a gelmesinden dolayı Osmanlı kültürünü yakından öğrendiği ve aksansız bir şekilde o dönemin İstanbul Türkçesini konuşabildiği kaynaklarda yer almaktadır. Ben Zvi ve Ben Gurion’un İstanbul’da geçirdikleri zaman ve okudukları okulla ilgili olarak Türkiye-İsrail ilişkilerinin 100 yılını inceleyen kitapta bazı ilginç bilgilere ulaşabiliyoruz. Bunlardan bir tanesi de Ekim 1912 tarihli çekilen fotoğrafta, David Ben Gurion ile Ben Zvi’nin İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okuduğu dönemde fesli olarak yer almalarıdır. Aynı Ben Gurion gibi Ben Zvi de 1962 ile 1963 yılları arasında Yahudi Ajansı’nın başkanlığını üstlenmiştir.
İsrail Devleti’nin kurulmasında önemli figürler olarak görülen Ben Gurion ve Ben Zvi’nin vaktiyle bu topraklar üzerinde yaşaması, bizim kültürümüzle tanışması, hatta eskinin David Grün’ünün İstanbul’da kendisine ‘Ben Gurion’ ismini seçmesi, Ben Zvi’nin de yazılarında ‘Avner’ takma ismini kullanarak geleceğin siyasi planlarını Beyoğlu, Topçekenler Sokak’ta yapmaları, İstanbul’un dünya siyasi literatüründe ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir.