Değişim…

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
26 Ekim 2016 Çarşamba

İlkokula giderken şimdiki arkadaşlarımın çocuklarından ne kadar farklı olduğumu düşündüm. Tabletsiz, akıllı telefonsuz, hatta alışveriş merkezsiz büyümüş bir nesil olarak, cumartesi geceleri tek eğlencemiz kitap okumak ve televizyon seyretmek idi. Televizyonda ise her cumartesi akşamı bir Türk filmi oynardı.  Hülya Koçyiğit, Ediz Hun, Kadir İnanır, Nazan Şoray, Gülşen Bubikoğlu, Ferdi Tayfur, Tarık Akan cumartesi gecelerinin değişilmez kahramanları arasındaydılar. Favorim ise Filiz Akın’dı. O yaşlarda gözüme dünyanın en güzel kadını gibi gelirdi. Film bitince ise yatılırdı. Bu kadar basitti cumartesi geceleri. 

***

Reklamlarıyla birlikte ortalama üç buçuk saat süren yerli dizileri seyretmeye, ‘Aşk-ı Memnu’ ve ‘Muhteşem Yüzyıl’ gibi birkaç istisna hariç hiçbir zaman sabrım olmasa da, çocukluğumdan gelen bir alışkanlıkla Yeşilçam filmlerini takip etmeyi hâlâ seviyorum. Hastalık döneminde çok üzüldüğüm Nejat İşler’in geri dönüş filmi ‘İkimizin Yerine’nin vizyona girdiği hafta sonu, güzel bir film seyredeceğimden emin olarak sinemanın yolunu tuttum. Filmin başrol oyuncuları Serenay Sarıkaya ve Nejat İşler’i (ve tabii ki Zerrin Tekindor’u) sevmemin yanı sıra filmin konusu da ilgimi çekmişti. Film aslında değişim ile ilgili.  Küçük bir kasabada ailesinin dayattığı monoton bir hayatın içinde büyüyen iyi niyetli, yumuşak huylu bir kız olan Çiçek, 18. doğum gününde pastasını üflerken, hayatını değiştirecek bir şeyler olmasını diliyor. Bu noktadan sonra film başlıyor. “Ne dilediğine dikkat et, gerçekleşebilir” lafını anımsatıyor insana. Filmi görmeyi düşünenler için, geri kalanını ele vermiyorum. Ancak oyunculuğuyla, psikolojik konusuyla, beklenmedik sonuyla beklediğimden de iyi ve keyifli bir film. Bir yaz insanı olmama rağmen, sonbahar aylarının en sevdiğim taraflarından biri de bu; vizyona birdenbire birbirinden keyifli filmlerin girmesi. 

***

Değişim hayatın tek değişmez parçası. Bu film de, birçok Hollywood filmi gibi hayatın bir günde değişebileceğini anlatıyor. Gerçek hayat da öyle. Yeni başladığınız bir iş, bir seyahat, okuduğunuz bir kitap, hatta evinizde çıkan bir böcek bile hayatınızda değişimlere sebep olabiliyor. Aslında en monoton hayat bile aynı kalmıyor. Okullar bitiyor, arkadaşlar taşınıyor, işler değişiyor, hayat devam ediyor. Bazısı kendi kendini değiştirme kararı alıyor. Biri vücudunu değiştiriyor, daha sağlıklı bir yaşam için ufak adımlar atıyor. Biri işini değiştiriyor, arkadaşlarını değiştiriyor. 

***

Bazen de bazılarımız “Sen çok değiştin” suçlamalarına maruz kalıyor. Bazen daha da ileri gidilip, bencillikle bile suçlandıkları oluyor. Hâlbuki hayatı onların istediği gibi değil, kendi istediğimiz gibi yaşamaya başladığımız nokta tam da bu. Değişmeye iznimiz var. Diğerlerinin ağırına giden de bu. Aslında seyrettiğim filmin ana fikri bile bu…