Trikoların kraliçesi

Sibel CUNİMAN PİNTO Köşe Yazısı
16 Kasım 2016 Çarşamba

25 Mayıs 1930’da burjuva ve entellektüel bir ailede beş kızkardeşin en büyüğü olarak doğdu. Babası Romanya, annesi Polonya Yahudisiydi. Savaş kendi deyimiyle ‘çocukluk yıllarını çaldı’, derin travmalar bıraktı. 1954 yılında Sam ile evlendi. Sinagog düğününde erkekler fraklı, kadınlar uzun elbiseli, kendisi geleneksel bir gelinlik içindeydi, herşey Aşkenaz geleneklerine göre gerçekleşti. Oysa o gün çok hastaydı, sanki içinden bir ses yapmamasını söylemekteydi. Fondaki dua “Bu yüzükle bana sadık kalacaksın” derken sanki vücudu evlenmeyi reddetmekteydi. Hayatını tek bir adama, bir aileye bağlaması, cuma akşamlarını kutsayacak dindar bir ev hanımı olması mümkün değildi. Sanata, hayata, ideale adayacaktı hayatını.

Sam’den iki çocuğu oldu; 1955’te, onun ayak izlerini takip edecek kızı Nathalie, 1961’de kör doğan ve ünlü bir müzisyen olan oğlu Jean-Philippe. Hamileliğinde mağaza vitrinlerinde istediği gibi rahat kıyafetler bulamadı. Hayallerini tasarlamaya karar verdi. Jarseden hazırladığı hamile elbisesi ve vücuda oturan ince örgü çizgili kazak, eşinin Laura adlı prêt-a-porter mağazasında ‘best-seller’ oldu. 1963’te dönemin ünlü şarkıcısı Françoise Hardy bu çizgili kazakla Elle dergisinde kapak olunca sükse kaçınılmazdı. Audrey Hepburn aynı kazağın 14 rengini satın aldı! Artık Sonia kendi kanatlarıyla uçacaktı.

Eşinden ayrıldı, 1966’da kendi şirketini kurdu, 1968’de Paris’teki ilk mağazasını açtı. 1972’de Amerikan moda dergisi Women’s Wear Daily tarafından ‘Trikonun kraliçe’si ilan edildi. Sonia’ya göre giysiler kadına adapte olmalıydı, tersi değil! ‘La démode’ konseptini yarattı. Kadınlar modanın diktasına boyun eğmemeli, kendi zevk ve vücutlarına uygun giyinmeliydiler. Giysileri hem rahat hem özenliydi, malzemeler yumuşak, dökümlüydü. Anglo-saksonların ‘poor boy sweater’ (fakir çocuğun kazağı) adını verdikleri kazakları sembol giysisi oldu. Dikişler görünür oldu, astarlar kalktı, kadifeden ilk sofistike eşofmanı yarattı. Kadının vücuduyla ‘evlenen’ örgüler devrim yarattı, çizgiler, straslar, danteller, mesaj içeren baskılar, grafik motifler ilkleriydi. Aslında imza attığı kadının bağımsızlığı ve kendine güveninin yanısıra feminen ve sensüel kalabilmesiydi.

1987’de erkek ve çocuk, ardından parfüm, aksesuar ve ayakkabı koleksiyonları geldi. Otobiyografiden denemeye çocuk masalından romana kitaplar yazdı, tiyatro oyunları hazırladı, müzikaller için kostümler çizdi; Hôtel Crillon ve Lutétia gibi dünyaca tanınan mekanların dekoratörlüğünü yaptı.

Sonia için Yahudiliği öncelikle bir aile geleneğiydi, bir folklördü, çocukluk anıları, geleneksel yemekler hazırlayan göçmen büyükanneleriydi. Kendisini “Baştan ayağa Slav” diye değerlendirirdi. Anne-babası dindar değildi ama ‘Yahudilik ruhu’na sahiptiler, Fransız toplumuna entegre olmuş cumhuriyetçi bir Yahudilikti bu. Daha sonraki yıllarda İsrail’de yaşayan kız kardeşi Muriel ve eşi Philippe sayesinde Yahudiliğe yakınlaşmıştı. Philippe’in annesiyle arkadaş olmuş ve onun çocuklar için açtığı Yad Rachem çalışma evini desteklemişti. Tel Aviv yakınlarında Rykiel adlı bir kreş açmıştı. Sonia için İsrail önemliydi; “Tabii ki ülkenin tarihi beni derinden etkiliyor” derdi. Önce model, sonra stilist, daha sonra da şirketin yönetimini devralan kızı Nathalie ile İsrail’de bir şeyler yaratmak fikrini çok seviyordu, ihtiyacı olanlarla ilgilenmek, onlara yardımcı olmak…. Kendileri için çok önemli olan Fransız kimliklerinin yanı sıra Nathalie’nin dediği gibi ‘Yahudilik bir parçamız, özümüz, içgüdüsel yanımız’…

2008 yılı Sonia için çok önemli bir yıldı. Légion d’honneur madalyası ile ödüllendirildi. Modaevinin kuruluşunun 40. yılında Saint Cloud Parkında düzenlenen kutlama defilesinin kapanış şovu uluslararası üne sahip 30 büyük modacının Rykiel vizyonuyla gerçekleştirildi. Yine o yıl  Musée des Arts Décoratifs de Paris’de açılan özel bir sergiyle onurlandırıldı. O tarihlerde verdiği röportajda yaptıklarından gurur duyduğunu, aile şirketinde kızkardeşi ve kızıyla çalışmaktan mutlu olduğunu belirtti. Yahudiliğini soran gazeteciye “Bana soru sorulduğunda konuşurum, dindar değilim, dinimi ön plana çıkartmak gibi bir derdim yok. Hatta çocukken okulda iyi not almak için kiliseye gidip mum yakardım” der. İşlerini kızına devretmişti, ama çizmeye devam ediyordu. Gelecek için hedefleri sorulduğunda 80 yaşında  “Gelişmeye devam etmek, öğrenmek, yaratmak, yazmak istiyorum” demişti.

2012 yılında gazeteci Judith Perrignon ile yazdığı ‘N’oubliez Pas Que Je Joue’ kitabında 15 yıldır Parkinson hastası olduğunu ilk kez kamuoyuna açıkladı. Bu hastalık annesini yokeden  hastalıktı, asla vazgeçmemeye yeminliydi.

Sonia Rykiel, doğuşu Sonia Flis, 25 Ağustos 2016 tarihinde Paris’te 86 yaşında hayata gözlerini kapattı. Montparnasse mezarlığına defnedildi.

Ölümünün ardından stilist Jean-Charles de Castelbajac şöyle diyordu:

1960’ların başında Rykiel moda dünyasını yerinden oynattı. Detaylara düşkündü, yaratıcı bir cesareti vardı. Hem şık hem cool tarzıyla modern bir feminizm yarattı. Ciddi bir vizyonerdi. İkimizin ortak fikri bir giysinin sadece bir süs olmadığı, aslında bir manifesto olduğudur. Yokluğunu çok hissedeceğiz.”

Jean-Paul Gaultier de Rykiel’in ardından “Kadınların yararına sunduğunuz devrim niteliğindeki çalışmalarınıza hayranım. Hepimize verdiğiniz ilham için teşekkür ederim” der.

Sonia Rykiel kendine has bir stil yaratmıştı, sürekli giydiği siyah fetiş rengi, ateş renkli özel kesim saçları adeta sıradışı ve asi karakterini yansıtırdı. Farklı alanlardaki yetenekleriyle Fransız haute-couture’ünün bu atipik ismi ardında büyük bir moda tasarımcısı olmanın yanısıra akıntıya karşı moda yaratan bir kültür, bir marka, bir imaj, bir tarz ve bir yaşam şekli bıraktı.

Kendisini en güzel yine kendisi anlatmıştı: “Ben modanın düzenbazıyım. Genç kızken kıyafetlere, modaya özel bir ilgim yoktu; edebiyat ve flört etmeye daha meraklıydım! Hiç bir zaman dikiş eğitimi almadım, örgü örmeyi de bilmem. Ama buna rağmen trikonun kraliçesi oldum. Bu düzenbazlık değil de nedir?”

Kaynakça:

Tribune Juive, Actualite Juive, TV5, Monde, Wikipedia