“Şalom’da ne tarz yazılar yazıyorsun?” diye sorduklarında “uzayla ilgili” dememle birlikte devamını getiremeden uzaylıları soran dostlarımı nihayet son gelişmelerin de ışığında aydınlatmak üzere bu yazıyı kaleme alıyorum. İlginçtir ki hepimiz uzayda yapayalnız olmaktansa başka medeniyetlerin de olduğunu bilmek ve onlarla temas kurmak istiyoruz; tabii Amerika keşfedildiğinde Kızılderililerin başına gelenleri hatırlatıp ‘Ses çıkarmayın!’ diye uyaran Stephen Hawking hariç. Ve o çok akıllı bir adam.
Unutulmaz filmlerden 1997 yapımı ‘Contact’te “Uzayda bizden başka hayat yoksa korkunç bir yer israfı söz konusu” sözünü hatırlayanlarınız vardır. Gözlemlenebilir evrende 100 ila 200 milyar galaksi (her biri içinde yüz milyarlarca yıldız, her bir yıldızın etrafında onlarca gezegen) olduğu bilgisi, bu ayın başında evrende, düşünüldüğünün on katı -2 trilyon- galaksi olduğu şeklinde güncellendi.
Bir değil 234
ilginç yıldız
Geçtiğimiz ay Kanada Laval Üniversitesinden iki araştırmacı, bilim dünyasında saygın bir yere sahip Publications of the Astronomical Society of the Pacific’te yalnızca uzaylıların olduğunu değil, bizimle temas kurmaya çalıştıklarını yayınladı; hem de 234 ayrı noktadan.
Ermanno Borra ve Eric Trottier, Sloan teleskobunun taradığı 2 milyon yıldızın 234 adetinden anlamlandıramadıkları sinyaller aldı. Bize ve birbirlerine yüzlerce hatta binlerce yıl uzak olan bu yıldızlar garip bir şekilde titreşiyordu. Olası sebepleri eleye eleye vardıkları sonuç ise uzaylıların biz insanlara ışık oyunları ile mesaj yolladıkları yönünde oldu. İddiaya göre bunu atımlı lazer ışıklarıyla yapıyorlardı, basite indirgersek ışığı açıp söndürüyorlardı; saniyede trilyoncuk kez.
Bilimciler bu garipliğin yıldızların kimyasal bileşiminden veya Sloan enstrümanının kendisinden kaynaklanmış olabileceğini de eklediler eklemesine, ama sinyallerin uzaylılardan olması durumunda bizimle temas şekilleriyle tutarlı olduğunu da eski bir bilimsel yayına dayandırdılar. Gerçi bir sıkıntı vardı, o da 2012 yılına ait o bilimsel yayının da Borra tarafından kaleme alınmış olmasıydı.
234 yıldızdan aynı anda ve aynı aralıklarla benzer sinyallerin gelmesinin olasılığını da düşününce bu iddianın ne kadar ciddi olduğunu düşünmeden edemiyoruz. Aslına bakarsanız “ne kadar ciddi” sorusunun yanıtı 0 ila 1 aralığında; 10 üzerinden. Bilimsel varsayımların kesinlik ölçütü olan Rio skalasına göre bu sinyaller ciddiye alınmayacak kadar önemsiz görünüyor. Sıfır olmamasının sebebi bu yıldızların hayata elverişli Güneş’imize olan benzerliği. Yine de Breakthrough Listen programı (Berkeley Üniversitesi-California), Green Back radyo teleskobunu bu yıldızlara çevirecek ve bu işin peşi bırakılmayacak.
Tabby’nin Yıldızı
Uzaylı severlerin heyecanını bastırmak gibi bir niyetim yok bu yüzden dikkatinizi her geçen gün tuhaflığı artan ve Rio ölçeğinde 3 ila 4 puan (az ila orta karar) alan bir başka buluşa çekeceğim.
Geçen yıl Kepler Teleskobu bizden 1500 ışık yılı uzaklıktaki KIC 8462852 yıldızının parlaklığında garip sönükleşmeler gözetledi. Tabby’nin Yıldızı adı verilen bu yıldızın etrafında dönen gezegenler soluklaşma miktarını açıklayamıyordu. Bu yüzden bilim çevreleri ve sonra da herkes çılgınca, ‘alien megastructure’dan bahsetmeye başladı: yani bizden kat kat gelişmiş bir medeniyete sahip uzaylıların gezegenlerinin enerji ihtiyacını toptan karşılamak için güneşlerinin çevresine küre şeklinde inşa etmiş olabilecekleri devasa solar panelden. Adına Dyson Küresi denen bu devasa yapı yıldızın ışığını engelliyordu. Fakat bu ihtimal daha akla yakın bir açıklama olan ‘yıldızın yakınından geçen kuyrukluyıldız sürüsü’ ihtimaline yenildi - ta ki geçtiğimiz aya kadar. Kuyrukluyıldız ihtimali elenince yine Dyson Küresiyle karşı karşıya kaldık; ya da daha önce hiç bilmediğimiz bir bilim olayıyla.
Son 200 günde Tabby’nin Yıldızı, parlaklığının yüzde 2’sini daha kaybetti. Bunun yanı sıra bazı zamanlarda yüzde 20’sine kadar parlaklığı düştü. Yani düşüş bir düzene de bağlı değildi. Bugüne kadar bir gezegen yüzünden bir yıldız yalnızca parlaklığının yüzde 1’ini kaybetmişti o da geçici bir süreyle, ne de olsa gezegenler bizimle yıldız arasında hep aynı hizada kalmayıp, dönmeye devam ediyorlar. Breakthrough Listen, Tabby’i bu aydan itibaren yeniden dinlemeye başlayacak.
İkinci kere bahsi geçen bu Breakthrough Listen programı hakkında bilgi vermek şart oldu. Girişim, Stephen Hawking’in desteğiyle ve Rus Yahudi’si oligark Yuri Milner’in 100 milyon dolarlık finansmanı ile uzaydan gelen sinyalleri yorumlamak için kuruldu. Çalışmayı yürütecek olan Berkeley Üniversitesinden Andrew Siemon, Contact filminden bir alıntı yaparak, “Sonuçlar, hayal edebileceğinizden de çok geniş kapsamda etkili olacak ve hayret uyandıracak” dedi ama uzaylı bulma ihtimalinin düşüklüğünü de yine Contact filmin dayandırıldığı kitabın yazarı astrofizikçi Carl Sagan’ın “Olağanüstü iddialar olağanüstü kanıtlar gerektirir” sözleriyle eşleştirdi.
Contact’tan de üç kez alıntı yaptığıma göre kitabın yazarı Yahudi asıllı Carl Sagan hakkında da bir-iki bilgi vermeden olmaz. Bilimin sokaktaki insana inmesinde öncülük eden dünyanın en tanınmış astrofizikçisi Sagan, evrende olası başka medeniyetler oluşması için fazlasıyla gezegen ve zaman olduğuna inanan; ama öte yandan bugüne kadar hiç denk gelememiş olmamızın yarattığı paradoks karşısında teknolojide ilerleyen medeniyetlerin nihayetinde kendilerini yok ettiği fikrini savunurdu. Yani 1500 ışık yılı uzaklıktaki bir medeniyetten aldığımız bu sinyaller 1500 yıl öncesine ait demektir ve kendilerini yok etmiş olma ihtimalleri çok yüksek.
Biz de bu arada boş durmuyoruz. Ne kadar ileri bir medeniyet olmasak da Sagan 1974’te Puerto Rico’da bulunan Arecibo Teleskobundan 25 bin ışık yılı uzaklıktaki M13 yıldız kümesine radyo dalgalarıyla mesaj yolladı; içinde 0’dan 10’a sayılar, insanın DNA yapısı, insanın boyu, toplam nüfus ve Güneş Sisteminin grafiği olan. Geri cevabı 51.974 yılında alırız artık. Uzay konuşmak sizce de çok zevkli değil mi?
****************************