Bazen tarih bir kitapta, bazen bir anlatıda, bazen de unutulmuş eski bir aile bir fotoğrafında...
Bu hafta, ilk Osmanlıca mizah gazetelerinden biri olan Eşref Gazetesinin kurucusu Nazmi Bey’in küçük torunuyla unutulmakta olan tarihin ve aile hikâyesinin peşine düşmesini konuştuk.
Büyük dedenin kim olduğunu öğrendiğinde ne hissettin?
Daha yeni öğrendim. Ailece İzmir’de buluşmamızda bu bilgiyi öğrendikten sonra, uçakla İstanbul’a dönüyordum. Ama uçağa nasıl bindim, sonra otobüse ne zaman nasıl bindim hiç farkında değildim çünkü etrafımla hiçbir alakam yoktu. Elimde telefonum vardı, telefonda internetten onun hakkında araştırıp bulduklarımın bende yarattığı şaşkınlık. Küçük ekrana yazıyordum da yazıyordum, sözcükleri aratıyorum da aratıyorum büyük dedemi. Arattıkça karşıma çıkan bilgilere daha da çok şaşırıyorum. Ailemizde, görmezden gelinmiş, önemsenmemiş ama tarihi önemde bir isim var olduğunu yeni öğrenmiş bulunuyorum. Mutluluk, heyecan ve haksızlığa uğramışlık hisleri iç içe.
Nasıl öğrendin büyük dedenin Osmanlı zamanı ilk mizah dergilerinden birini çıkaran Eşref gazetesi kurucularından Nazmi Bey olduğunu?
Her şey İzmir’de ailece bir pazar kahvaltısından sonra aile albümlerini karıştırırken aşağıdaki resmi ve ölüm ilanını görmem ile başladı. Bu resmi ve ölüm ilanını anneanneciğim saklamış yıllarca.
Annemle birlikte eski fotoğraflara bakarken bu fotoğrafa denk gelince, annem, “Aaaa bak bu ananenin babası yani dedem Nazmi Bey. Sahibi olduğu gazeteyi, elinde tuttuğu bu fotoğrafı, sen hiç gördün mü?” diye bu fotoğrafı bana uzattı.
Büyük dedenin elinde tuttuğu gazete mi Osmanlı’nın mizah gazetesi?
Evet, tarihte geçen Eşref Gazetesi elindeki… Yani Osmanlı’nın mizah dergisinin kurucusu ve sahibi Nazmi Bey poz vermiş.
Bugüne kadar büyük deden hakkında nasıl bilgin olmadı?
Fotoğrafı görmediğimi şuradan hatırlıyorum; evlatları dahil olmak üzere bilgiler hep eksik aktarılmış. Yıllar önce konuyu Nazmi Bey ve Yeni Güneş Gazetesi olarak araştırdığımda büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımı hatırlıyorum. Ailede gazeteye Yeni Güneş Gazetesi deniliyordu. Sebebini bilmiyorum. Bana, Osmanlıca basılan ilk gazetelerden denilmişti ve hatta bir - iki örneği de evde vardı ama içeriği Osmanlıca olduğu için anlamamız mümkün olmamıştı. Özetle anneannemin babasının kurduğu ve sahibi olduğu bu gazetenin ismi de cismi de yıllardır herkese eksik veya gayet detaysız aktarılmıştı.
Tarihle ilgilenenler için değerli bir eserdir eski mizah dergileri. Peki bundan sonra ne yapacaksın?
Önümde iki seçenek var: “Zaten yıllardır önemli bir detay olsa bilinirdi” diye düşünerek, bu bilgiyi kibarca kulak arkası yapmak veya Nazmi Bey’in gazetesi için verdiği emeklere ve hikâyesine küçük torun olarak sahip çıkmak ve onu yaşatmak. Peki, Nazmi Bey’in kendi gazetesi ile çektirdiği bu fotoğrafı ve küçük gazete kupüründeki ölüm ilanı ile nasıl bir şeyler bulabilirdim? Başlangıcım bu ilan oldu.
Dedeni internetten aratıyorsun?
(gülüyor) Evet, Google’a yazdım ve arattım: Eşref gazetesi… Nazmi Bey... Dedemi böyle aratmak size garip gelebilir ama bu arama beni Şair Eşref’in sayfasına yönlendirdi.
Edebiyatın hiciv ustalarından Şair Eşref...
Evet, Şair Eşref’in sayfasında şu yazıyordu:
“II. Meşrutiyet ilan edildikten sonra yurda döndü. İzmir’de Edeb Yahu, İstanbul’da Eşref (daha sonra Musavver Eşref adını aldı) isimli mizah dergisinde başyazarlık yaptı.”*
Büyük dedemin dergisi bu olabilir miydi acaba? “Yok artık!” dedi iç sesim; hiciv ustalarından Şair Eşref’in başyazar olduğu bir mizah dergisinin sahibi büyük dedemiz olsa ailemiz bunu bilir ve kuşaktan kulağa detaylı aktarırdı!
Gazetenin ikinci bir ismi daha var, Musavver Eşref doğru mu?
Evet, ‘Musavver Eşref’ olarak tekrar dergi ismini arattım ve şaşkınlıktan küçük dilimi yuttum:
“İlk sayısı ‘Haftalık mizah gazetesidir-Şimdilik haftada bir kere Perşembe günleri neşr olunur’ ibaresiyle yayımlanmıştır. İmtiyaz sahibi ve sorumlu müdürü Hüseyin Nazmi, başyazarı Şair Eşref, yazı kurulu üyeleri ise Zevki ve Muhittin’dir. 2. sayıda yazı kurulu Muhittin ve Neşatî şeklinde değişmiştir. 23. sayıda sorumlu müdür Baha Tevfik olmuş; daha sonraki sayılarda da sorumlu müdür sık sık değişmiş; Hüseyin Nazmi, Ahmet Rıfkı ve Cevdet Maşuk sorumlu müdür olmuşlardır.”*
Bu nasıl olabilirdi? Bu tarihi detay aile içerisinde nasıl aktarılmamış olabilirdi? Anneannem çokça babasının bir dönem gazete sahibi olduğundan gururla bahsetmiş fakat detaylara hiç girmemişti.
Bunun bir sebebi var mıydı? Yani ailede bu bilginin aktarılmayışının?
Ben de aynı soruyu sordum. Acaba anneannemin bunu bize ve öncelikle kızlarına hiç aktarmayışının bir nedeni var mıydı? Anneannem İstanbul Beylerbeyinde doğmuş, Fransız okulunda okumuş diye biliyorum. Adab-ı muaşeret kurallarına ve Fransız ekolü terbiyesine bağlı idi. Acaba o dönemde babasının bu cesur ve çizgi dışı girişimlerinden bir genç kız olarak rahatsız mıydı? Bunları keşke anneannem vefat etmeden önce bilsem ve ona sorabilseydim. Okudukça şaşırarak anladım ve güçlü bir gurur duydum ki dergi siyasi eleştirileri içeren mizah ve hiciv dergisiydi. Başka bir önemli detay ise şu idi: Şair Eşref büyük dedemin kurucusu olduğu Musavver Eşref gazetesinin başyazarı olmadan önce zaten hüküm giymiş ve hapis yatmıştı. Sebebi Osmanlı Padişahı ve Saray güruhunu eleştirmek olmuştu. Okuduğuma göre Şair Eşref’in tutuklanma sebebi ağır hiciv örneklerini evinde bulundurması idi, evi aranmıştı ve sonucunda tutuklanmıştı. Büyük dedem Hüseyin Nazmi Bey, daha başlangıçtan itibaren başyazarını Şair Eşref yaparak riskli bir girişime destek vermiş durumdaydı.
O dönem hapis yatmış bir yazara gazetede yer verebilmek çok da kolay olmasa gerek?
Evet, Her şeyi bir tesadüf sonucu öğrendim ve zincirleme diğer tesadüfler sonucu ulaştığım bilgiler, beni gerçekten mutlu etti.
Bundan sonraki adımın ne olacak? Daha detaylı arşivlemeyi düşünüyor musun Eşref gazetesini?
Önümüzdeki aylarda istikametim sahaflar olacak ve 52 sayının kalanlarına ulaşarak aile mirasına sahip çıkmaya çalışacağım. Bu arşivi ortak tarihimize kazandırmak isterim.
Dedeni soruşturdukça nasıl anlattılar?
Başka bir aile büyüğünden Nazmi Bey’in maceracı ve yerinde duramayan bir ruh olduğunu da öğrendim. Sonradan Balkan Savaşı çıktığında gazeteci kimliği ile savaşa gittiği bu aile büyüğümüz tarafından bana rivayet edildi. Döndüğünde gazeteyi kapattığı veya sattığı düşünülüyor, araştıracağım ve rivayet edilen bu geçmişin tarihsel bir tutarlılığı olup olmadığına bakacağım.
Deden o dönem cepheye gidip, gazetecilik mesleğini devam ettirmiş olabilir mi?
Gazete, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde tez konusu olmuş. Tarihi büyük dedem sayesinde araştırmaya başladım. Okul kitaplarında bana pek bir şey ifade etmeyen bilgiler vücut bulmaya başladı. Yine de ne yaparsam yapayım en çok merak ettiğim hikâyeden hep yoksun kalacağım. İstanbul’u tüm detayları ile bana saatlerce ve defalarca anlatan anneannem babası ile ilgili detayları bizlere neden hiç aktarmamıştı? Annem diyor ki “Anneannen zarif ve görgülü biri olduğu için hayatı ile ilgili detaylara girmezdi pek” ama öte yandan benim yaptığım yorumu annem de mantıklı buluyor.
Böyle maceracı ve çizgi dışı bir ruha sahip bir babanın kızı olmanın bir genç kızı etkileyen derin zorlukları hiç olmuş muydu o dönemde anneannen için? İstanbul Beylerbeyli bu güzel, zarif ve büyüleyici genç kızın kalbinde tutkuyla işine bağlı maceraperest ruhlu babasının tercihlerinin açtığı nasıl yaralar vardı veya var mıydı?
Hiçbir zaman anneanneciğim ile bunları konuşup öğrenemeyeceğim.
Gazeteye ismini veren Şair Eşref isminin aile içerisinde vurgulanmayışının düşündüğüm gibi gerçekten bir sebebi var mıydı, bilemeyeceğim…
(*) Bilgiler Wikipedia’dan alıntılanmıştır.