2016 S…

Joelle PİNTO Köşe Yazısı
4 Ocak 2017 Çarşamba

 

Yılbaşına girmeden şöyle bir espri okumuştum; “2017’yi beklediğimizi düşünün ve birdenbire bir bakmışınız 2016 S gelmiş”. Teknoloji sever biri olarak cep telefonlarına gönderme yapan bu espriye ilk başta gülümsemiştim. Hatta beğendiğim bu lafı instagram hesabımda yeni yıl mesajı olarak paylaşmıştım. Sonra “Allah korusun” dedim içimden yine gülümseyerek, çocukluğumdan beri hatırladığım ülkemiz için en kötü, en korkutucu, en çok can kaybının yaşandığı, terör kelimesinin içimize işlediği, gerçek anlamda korkuyla yaşamaya başladığımız, “hayat devam ediyor, direneceğiz” laflarının her terör saldırısından sonra bir desibel azaldığı bu seneyi bir an evvel geride bırakmaya çok hazırdım.  Yüzümdeki gülümseme 2017’nin ikinci saatine kadar sürebildi. 

***

Dini bayramlarımız haricinde hayatta bizim için önemli olan her günü Miladi takvimle kutlamadık mı? Eğitim durumumuz, cinsiyetimiz, dinimiz, dilimiz, maddi durumumuz fark etmeksizin hepimiz doğum günü kutlamaz mıyız mesela? Cumhuriyet Bayramı’mızı, şehrimizin kurtuluşunu, anneler gününü, babalar gününü ve nicelerini yine aynı takvime göre kutlar, okul sınavlarını, iş toplantılarını aynı takvime göre organize etmez miyiz? Maaşımızı bile aynı takvime göre almaz mıyız? Yani hayatımızda her gününü doğduğumuzdan beri belirleyen bir takvimin son gününde, yeni bir yılı karşılamak, yeni yılın başlangıcını kutlamanın nesi kötü olabilir? Küçük bir çam ağacının üstüne birkaç süs ve minik ışıklar koyarak pozitif bir enerji saçmanın, evimize geçici ve neşeli bir dekor katmanın kötü yanı ne olabilir? Yeni yıl bir dine ait değildir, tüm insanların adı üstünde yeni bir yılı karşıladığı gecedir.

***

Bu sene metrolarda çember sakallı kişiler tarafından “Müslüman yeni yıl kutlamaz, Noel kutlamaz” afişlerinin dağıtıldığı, Noel Baba kostümlü birinin kafasına silah dayayarak poz veren şuursuzların olduğu, Noel Babayı döven, Noel ve yılbaşı gecesini aşağılayan, “Yılbaşında çerez de yeme, yat uyu” diyen çok korkutucu bir mantalite var artık Türkiye’de. Çok üzücü bir mantalite ve korkunç bir cahillik var. Daha da korkutucusu ise 39 kişinin hayatını kaybettiği, kan gölünden kurtulanların ise belki hayat boyu yaşadıkları travmayı unutamayacağı bir Reina katliamının ardından gelen “Oh olsun”lar. 39 kişinin bu dünyadan vahşice silindiği bir gecenin ardından bir futbol hakemi bile “Noel Baba hep hediye mi getirecekti” diyebiliyor. Sporla uğraşan bir insan bile bu kadar acımasız, kalpsiz, hunharca bir yorumda bulunabiliyor.  Dünyadaki insanlar gerçekten ikiye ayrılıyor; iyi insanlar ve kötü insanlar. İyi insanlara ise şöyle bir görev düşüyor artık; kötü insanların nefret söylemlerini, nefret suçlarını en azından gerekli mercilere şikâyet etmek. “Nereye şikâyet edebiliriz?” sorusunun cevabını tam bilmiyorum ama ben olsam herhangi bir terör saldırısına  “Oh olsun” diyenleri [email protected] adresine, şahsınıza yapılan bir saldırıyı Savcılığa şikâyet ederdim. Nefret söylemleri ve nefret suçları insanlığa yapılan büyük suçtur. Suya sabuna dokunmamak da nefret suçlarını çığ gibi büyütür. Buna artık 2017’de dur diyelim ve en azından gördüğümüz nefret söylemlerini şikâyet edelim. 2017 hedeflerinizden en önemlisi bu olsun…