“Veelle şemot bene Yisrael abaim Mitsrayma – Mısır’a gelen İsrael oğullarının isimleri bunlardır.” Peraşamız, aynı zamanda Şemot kitabı bu cümle ile başlamaktadır. ‘Mitsrayma’ sözcüğünün nümerik değeri ile ‘Şehina’ sözcüğünün nümerik değeri birbiri ile aynıdır. Şemot yani isimler sözcüğü ise önemli bir şey olduğunu gösterir. “Nesie eda kerie moed anşe şem – halkın başkanları zaman belirlediler ve onlar isim sahibi insanlardı” cümlesi ‘isim’ sözcüğünün geçtiği yerlerde önemli bir durum olduğunu gösterir. Bu peraşa o kadar önemlidir ki bütün kitap bu önem arz eden sözcüğün adını almıştır. Burada Yaakov’un oğullarının öneminden de söz etmektedir. Onlar babalarını defnettikten sonra isteyerek yeniden Mısır ülkesine gelmişler ve ‘galut’un boyunduruğunu kabul etmişlerdir. Tanrı’nın Avraam’a verdiği sözün gerçekleşmesi gerektiğinden bütün kabileler Kenaan ülkesinin yüksek konumunda kalmayarak Mısır ülkesinin aşağı konumuna inmişlerdir. Onlar Mısır ülkesinin kabuğu (klipat zoamat Mitsrayim) içinde parlayan kıvılcımlar olmaya devam etmişlerdir. Onların Mısır’a gelişi bu yüzdendir ki Şehina’nın da Mısır ülkesine gelişi olarak nitelendirilir. Bu yüzden de Mitsrayma sözcüğü ile aynı nümerik değere sahiptir.
“Veelle şemot bene Yisrael abaim Mitsrayma et Yaakov iş uvato bau – Mısır’a gelen İsrael oğullarının isimleri bunlardır Yaakov ile bütün evleri ile geldiler.”
Şemot peraşası bizlere esaretin zorluğunu ve geulanın kıvılcımlarını anlatır. Bene Yisrael birçok unvana layık görülmüştür. Tanrı adına çağırılmak, Tanrı’nın halkı olmak, Tanrı için oğullar gibi olmak, Kohenler krallığı ve kutsal bir toplum olmak gibi. Bütün bu unvanların temeli bu peraşada bulunmaktadır. Tanrı eğer makamını terk ederek bizerin içinde varlığını barındırdıysa bunun nedeni kabilelerin Tanrı’nın sözünü yerine getirmek için fedakârca davranmaları ve Mısır esaretinin boyunduruğunu göğüslemelerinden kaynaklanır. Onlar bu dünyadaki rahatlıklarından vazgeçmişler ve ‘olam aba’daki paylarına odaklanmışlardır. Benzer bir uygulamayı Yaakov da yapmıştır. Esav için bu dünyadaki malvarlığının birçoğundan feragat etmiş ancak Mearat Amahpela’ya gömülmek gibi eşi benzeri olmayan bir ayrıcalığa sahip olmuştur. Bu da atalarımızın gözünda maddiyatın önemsizliğini, maneviyatın önemini göstermektedir. Her kabile kendine bir hedef koyarak Bene Yisrael’i koruma altına almayı planlamıştır.
Reuven kabilesi toplumun gözlerini kontrol ederek yanlış şeylere bakmamalarını ve kültürel olarak karışmamalarını hedef gösterir. Şimon duymak ile ilgili görevi alır. Toplumun yanlış şeyleri duymamalarını sağlar. Levi hem göz hem de kulak konusunda destek verir. Böylece Tanrı’nın varlığının onlardan ayrılmaması için hareket eder. Yeuda, ‘galut’un zor şartlarında çalışmayı kolaylaştırıcı etki gösterir. Böylece galut ortamının yıkıcı etkilerini azaltır. Yisahar ve Zevulun kabileleri birlikte Şabat gününün gerektiği gibi kutsanmasını ve bunun sayesinde de varlığımızı sürdürmemize yardımcı olurlar. Yosef sahip olduğu derin bilgilerle aydınlanmamıza yardımcı olur. Binyamin yüksek seviyeye erişmiş olan atalarımızın yanlış yollara sapmamaları için yardımcı olur. Dan ve Naftal yargı zamanlarını kolay geçirmemizi sağlarlar. Gad karşılıksız iyilik ile her zaman koruma altında olmamızı, Aşer ise sahip olduğumuz paylardan memnun olmamızı sağlar.
Görüldüğü gibi kabileler hayatta iken Bene Yisrael’in fazla sıkıntısı yoktur. Hepsi sahip oldukları zehut ile hayatlarını kolaylaştırmaktadırlar. Ancak kabileler bu dünyadan ayrılıp Bene Yisrael çoğalmaya başlayınca ve yanlış yerlerde çoğalmayı sürdürünce olay birden bire tersine dönmeye başlar. Tora, Mısır üzerine Yosef’i bilmeyen yeni bir kralın kalktığını belirtir. Tanrı yoldan çıkmaya hazır olan atalarımız için şöyle der: “Yosef’in çizdiği doğru yolda yürümek istemiyorsanız o zaman Yosef’i bilmeyen tanımayan bir kral ile uğraşmaya hazır olun”.
Şemot peraşasında genellikle aynı konu dönüp dönüp yine karşımıza gelmektedir. Bene Yisrael’in başka kültürlere sapması ve bunlarla karışması sonucunda her zaman sefalet, sıkıntı ve sürgün vardır. O halde yol bu kadar belli ve sonuçları defalarca tekrarlanmış iken neden hala yanlış yollarda yürüdüğümüzü anlamak ise akla yakın gelmemektedir. Auschwitz toplama kampının müze bölümünde George Santayana’nın bir duvar yazısı göze çarpar: “Tarihini bilmeyenler o geçmişi tekrar tekrar yaşamak zorundadırlar.”