Aşem Moşe ve Aaron’a şunları söyleyerek konuştu: “Paro size ‘Kendiniz için bir mucize verin’ diyerek konuştuğunda sen Moşe, Aaron’a ‘Asanı al ve Paro’nun önüne fırlat’ diyeceksin, asa yılana dönüşecek”. Moşe ve Aaron Paro’nun önüne geldiler. Aşem’in emrettiği üzere bu şekilde yaptılar. Aaron asasını Paro’nun önüne ve kullarının önüne fırlattı, (asa) yılana dönüştü. Paro da bilgeleri ve sihirbazları çağırdı. Onlar da, Mısır’ın büyücüleri de, kendi gizli sanatlarıyla aynısını yaptılar. Her biri asasını fırlattı ve asalar birer yılana dönüştüler; ama Aaron’un asası onların asalarını yuttu”. (Şemot 7:8-12)
Sahnede rezil olduğunuzu düşünün. İşte, Moşe geliyor ve Paro’nun huzurunda fantastik bir mucize gerçekleştiriyor. Aaron’un asası bir yılana dönüşüyor; ama… Ama işte, Paro’nun adamları da aynı hüneri gösteriyor! Hatta dahası, Midraş’a göre burada sözü geçen ‘sihirbaz ve bilgeler’ arasında okul çocukları bile vardır ve yaptıklarıyla bir anlamda Moşe ile alay etmektedirler: “Hey Moşe! Ne marifet, ne marifet!”
Evet; Aaron’un yılanı tekrar asa haline gelip -sınırlı bir kara büyü metodu kullanan – diğerlerinin asalarını yiyor; ama mucizenin bu bölümü, Paro ve beraberindekilerin kahkahaları ve alayları arasında yok olup gidiyor. Bu denli bir aşağılama karşısında kim olsa cesaretini kaybederdi.
Moşe Rabenu hariç… Moşe tüm bu olanlardan hiç etkilenmemiştir. Zira oyunun bu şekilde oynanacağını Tanrı kendisine zaten daha önceden bildirmiştir. Paro, Bene-Yisrael’in özgürlüğünü vermek için elbette iki oyunla tatmin olacak biri değildi. Moşe, görevinin henüz yeni başladığının ve özgürlüğe giden yolun sadece bir gecede olup bitecek bir süreç olmadığının tamamen bilincindeydi. Ve büyük ihtimalle Paro ve beraberindekilerin, son gülenin kendileri olduğunu düşündükleri o anda, Moşe’nin tek yaptığı, sakin bir şekilde Aaron’a dönmek ve “Birinci aşama bitti kardeşim. Şimdi gidebiliriz” demek oldu.
Moşe, peraşanın başından itibaren, Tanrı’nın kurtarma hareketinin, sadece ‘insanın özgür seçim hakkı’ uğruna, aşamalar halinde gerçekleşeceğini öğrenmişti. Yaratılışın amacı, insanın, özgür seçim hakkını kullanarak verebileceği kararları verebilmesi için gereken tüm fırsatı kendisine tanımaktır ve Tanrı’nın bu özgürlüğü askıya alması için, ancak temel düzeyde önemli bir sebep olması gerekir. Tanrı Bene-Yisrael’in özgürlük kararını Paro’nun kendi iradesiyle vermesini bekliyordu. Geçtiğimiz haftaki peraşa da, insanların seçiminin kendi iradeleri ile gerçekleşmesi idealini, şu olayla örneklemektedir:
Tanrı Moşe’ye “Elini koynuna geri koy” dedi. Moşe bir önceki koyuşunda cüzzamlı çıkan elini koynuna geri koydu ve koynundan çıkardı ve işte eli, vücudunun diğer yerlerindeki derisi gibi sağlıklı döndü. “Bene-Yisrael Sana inanmazlarsa ve ilk işaretin sesini dinlemezlerse, ikinci işaretin sesine inanacaklardır”. (Şemot 4:7-8)
Tanrı Moşe’ye Bene-Yisrael’i ikna edebilmesi için iki işaret vermiştir. Asa ve cüzzamlı el… Burada çok basit, ama kuvvetli bir soru sorulabilir: Madem ikinci işaret Bene-Yisrael’in Moşe’ye inanmasını sağlayacak, o zaman baştan beri ilk işareti neden yapsın? Tanrı ilk işaretin işe yarayamayabileceğini biliyorsa yani: Tanrı ilk işaretin işe yaramayacağını ‘kesin olarak bildiğine göre’, ilk işaretle zaman kaybetmeye ne gerek vardır?
Bu sorunun, hemen fark etmesi kolay olmayan bir cevabı vardır: Büyük bir mucizeyi görüp ona göre hareket eden bir kişinin özgür seçimle davrandığını söylemek doğru olmaz. Zira bu tür bir mucizede Tanrı’nın parmağı çok açıktır ve insanın bu denli büyük bir olaya şahit olduktan sonra Tanrı’nın İsteği’ne uygun davranması büyük bir marifet değildir.
Oysa büyücüler bile gerçekleştirebildiğine göre mucizeviliği daha düşük düzeyde olan ilk işaret, Tanrı’dan Bene-Yisrael’e, kurtuluş treninin yola çıktığına dair bir mesajdır sadece. Ve buradaki mucizeviliğin düşük düzeyde olması sebebiyle, ilk işarete şahit olan kişiler bundan daha az etkilenecekler ve bunun sonucu olarak, özgür seçimleri halen yürürlükte olacaktır. İkinci işaret sonucunda Moşe’yi dinleyenler ise özgür seçimlerini daha alt düzeyde kullanmış olacaklardır. Çünkü ikinci işaret daha kuvvetli bir mucizedir.
Toparlarsak; işaretlerin ikisi de gereklidir. İlk işaret mucizeden çok bir mesajdır. Mesajı alacak Yahudiler elbette olacaktır. Onlar özgür seçimleriyle Moşe’ye inanacaklar ve kendilerini kurtuluşa hazırlayacaklardır. Fakat mesajı alamayacak olanlar da vardır. İşte ikinci işaret onlar için gereklidir. Sonuçta onlar Moşe’yi kabulleneceklerdir belki ama bunun için daha güçlü bir mucize beklemiş olmalarından dolayı, Tanrı’nın gözünde diğerleri ile aynı düzeyde olmayacakları kesindir. Ve onların sayısı da ne yazık ki hiç az değildir.
Yine de, anlaşılan, ikinci işaret bile birçok Yahudi için yeterli olmamıştır. Bene-Yisrael’in, kurtuluşa inanmayan büyük bir bölümü Mısır’dan çıkamamıştır. Hatta onlar için Mısır’a musallat olan sekiz bela da yetmemiş; dokuzuncu bela Karanlık sırasında ölmüşlerdir. Mesajları ciddiye alan kardeşlerini esaretten kurtaran Mısır Çıkışı, onların sonu olmuştur.
Tarih boyunca bu hep böyle olmuştur ve böyle olacaktır. Mesajları, işaretleri görenler ve bunları benimseyerek hazırlananlar, üst düzeydeki yerlerini alacaklardır. Geçmişimizden ders almak geleceğimizi kurtarır.