Antisemitizmin ayak izlerini Yahudi tarihinin her kıvrımında bulmak mümkündür. Yahudi yaşantısını bu olgudan soyutlayarak anlamaya çalışmak olası değildir. Genelleme yapmak, geçmişten ders almaya çalışan bizleri hep tehlikeli sulara çeker. Ancak söz konusu antisemitizm olunca, kendini gösterme biçimini ve odağına aldığı Yahudi halkı üzerine olan etkisini, yerden ve zamandan bağımsız olarak değerlendirmek ve değişmez bir gerçek olarak kabul etmek gerekir.
Bir virüs misali toplumların kılcalına kadar nüfuz eden ve onları teslim alan – en hafif deyişi ile – Yahudi düşmanlığı, hayatı boyunca hiçbir şekilde Yahudi toplumu veya bireyi ile temas etmemişlerde dahi görülüyorsa, bunun bulaşıcı olduğunu, kişinin sorgu yeteneğini, iradesini ele geçirdiğini söylemek çok da abartılı olmaz.
Yanlışı, kötüyü, başarısızlığı, bireysel ve sosyal alanda oluşabilecek tüm beceriksizlikleri Yahudi olana bağlamak, hiçbir şekilde kendisinden saymadığı, arasına almadığı, dışarıda tuttuğu birilerine yüklemek, toplumlarda, tarih boyunca kendini tekrarlamış bir akıl tutulmasıdır. Bunun günümüzde hala devam ettiğini ve şiddetinden hiçbir şey kaybetmemecesine, hala Yahudi öznesi etrafında geliştiğini görmek, esas itibarı ile kimseyi şaşırtmamalıdır. Neticede, toplumu yönlendirenler için, Yahudi imgesi, vazgeçilmez bir sığınaktır: Adeta kazandıran sigorta misali, hem korur hem de prim yapar.
Sorunları çözmede başarılı olamayan muktedirlerin kendilerine sordukları ilk soru “Bunu bize kim yaptı ?” oldukça, Yahudi olana yöneltilen nefret tahtını koruyacaktır. Tarihçi Bernard Lewis’in ‘What Went Wrong ?’ başlıklı kitabında ifade ettiği gibi, kendini sorgulamayı bilemeyen toplumlar, basit bir toptancılıkla, kötülüğün Yahudileştirildiği, Yahudi’nin küfürleştirildiği senaryolara pek hevesli olurlar, onlarsız yapamazlar… “Biz nerede hata yaptık ?” ise basit fakat erdemli bir sorudur ve içtenlikle yanıtlanması gerekir.
Dini söylem üzerine inşa edilmiş Yahudi düşmanlığının ırksal söyleme devşirilmesi, uluslararası Yahudi komplo teorisinin, siyasi ve diplomatik alanda bir kaçış yolu olarak kullanılması günümüzde prim yapmaya devam ediyor. İmgesel olarak Yahudi, hak ettiğinin çok ötesinde güçlü; hak ettiğinin çok ötesinde kötü; hak ettiğinin çok ötesinde yöneten olarak görülüyor. Her yere nüfuz etmiş, her yeri kendi çıkarlarına göre çekip çeviren Yahudi – ve bir süredir kripto Yahudi – “bu anlamda insanlığın başına, geçmişte de belaydı, şimdilerde de bela olmaya devam ediyor” algısı egemenleşiyor.
Bu anlamda, Berlin’in şirin beldelerinden biri olan Wansee’de bundan 75 yıl önce toplanan konferansın detaylarına bakmak gerekir. Antisemitizmin bir mühendislik dehası ile ele alındığı ve bilimsel bir şekilde değerlendirildiği o saatler ve öncesinin söyledikleri, bugüne akıp gelen olaylar zinciri içinde paha biçilmezdir. Nefretin kölesi haline gelen insanın nasıl canavarlaştığının, mantıksızlığın avucunda nasıl azgınlaştığının belgeselidir Wansee ! Son tahlilde, bir sürü olup bitenin ve olacak olanın bir özetidir, atlanmaması gerekir.
***********************