Immanuel Kant’ın 1764’te ‘Güzellik ve Yücelik Duyguları Üzerine Gözlemler’ kitabından sonra 18. yüzyılda edebiyat camiası, güzellik ve estetik anlayışı üzerinde epeyce durdu. Romanlarda, güzelliğin yücelik olarak bilinçte nasıl kavranmaya çalışıldığına ilişkin birçok eser üretildi. Lakin Dostoyevski, ‘Yeraltından Notlar’ kitabı ile algıladığı güzelliği, aşağılamaya çalışarak bir anlamda yeni soluklu miti tersyüz edenlerdendi. Şaşırmamak lazım! Onun için güzellik, çoğunlukla gerçek bir yumruk olurdu.
Fakat arkası sıra gelen ‘dünyayı güzellik kurtaracak’ akımları, Andy Warhol’dan tutun da hippilere kadar türlü türlü kavramlar ortaya koydu. Rönesans kısmını es geçerek bugünün dünyasında da güzellik seyrederken şahane, sahip olunca yük ve sorumluluk, sanat olunca yorumsuz, ayrıca göreceli bir hale de geldi. Ancak biri hariç! İçinde seksiliği barındıran türden güzellik şu sıralar itirazsız kabul gören türden.
Tıpkı Melania Trump gibi…
Kısık gözleri, alımlı tavırları, uzun saçlarını hafifçe dalgalandırması, giydiği kıyafetler, ölçülü halleri ve girdiği her ortamda Donald Trump’ın dünya üzerindeki bütün etkisini silmesiyle meşhur! Ya da izleyenlerde böyle bir his uyandırıyor. Balkan göçmeni bir first lady... Yani erkeğini arkadan gazla yöneten topraklardan diyeceğim müsaadenizle. Yanlış anlaşılmasın buralar da öyle… Haliyle Melania Trump, tipik bir Amerikan kadını genlerine sahip bir yaradılışta değil. Göçmen psikolojisiyle Amerika’da yaşarken Donald Trump’la evlendi. Ve aşırı baskın karakterdeki kocasını konuşarak idare ettiğini hiç sanmıyorum. Atalarından aldığı kültürel bilinçaltı kodları, onun her daim imdadına yetişmiş olmalı. Konuşmayı ve büyük laflar etmeyi seven kocasını tavırlarıyla ve iki gaz - bir fren gibi arkaik metotlar üzerinden çözmüştür, muhakkak. Amerika’da doğup büyüyen bir kadının bu yöntemleri anlamasına ve dahi uygulamasına imkân olmadığı gibi Melania Trump, yeri geldiğinde kocasına pabucunu ters bile giydiriyordur. Elbette çaktırmadan!
Onu en farklı kılan özelliği, konuştuğunda her ne soruluyorsa, tutkuyla ve ciddiye alarak cevaplaması oldu. “My husband” derken içine sadece bir adamı değil, bir gelecek koyduğunu da açık yüreklilikle belli etmekten çekinmedi. Ve olduğundan farklı görünmeye çalışmayan tavırlarıyla sempati kazandı.
Fakat asıl ilginci, kocasının başkanlığının, onu sadece ve yıllarca Trump’ın karısı olarak anılmaktan bir çırpıda kurtarmış olması! Aslında böyle bir dilemma da var. Yani Trump’ın eşi olduğu için First Lady olmasına rağmen, yine de aldığı sıfatla, kocasından bağımsız olarak omuzlarında hep taşıyacağı bir first lady’lik gerçeği var. Aynı zamanda Balkan kızlarına yeni bir Amerikan rüyası da yarattı. Artık Balkan kızları için Melania Trump’ın yolu bir masaldan fazlasına dönüştü. Eskiden masalın sonu prense kavuşmaksa şimdi masal first lady’nin örtülü özgürlüğünü ilan etmesiyle yükseliyor. Zaten pek zarif olmayan prensin aksine tüm sempatiyi de kendisi topluyor, Melania Trump.
Onu, ilk kez seçimlerden önce kocası hakkında röportaj verirken izlemiştim. Aksanı dikkat çekiciydi. Röportajı yalnız verdiğinde daha özgüvenli bir duruşa sahipti ancak Donald Trump’la birlikte verdiği röportajlarda hep diken üstünde oturuyordu. Zaten ağzını ne zaman açsa hamlede gecikiyor, kocası hep ilk konuşan oluyordu. Onlar, ikisi arasındaki ilişkinin ne denli güzel olduğunu konuşurken, Amerikan basını her defasında vücut dillerini okumayı tercih etti. Yorumlara bakılırsa Melania eşi Donald Trump’dan ciddi ölçüde korkuyordu. Ya da yanlış yapmaktan diyelim… Donald Trump yemin ettiği gün arkasında duran karısına dönerek, her ne söylediyse Melania’nın yüzünün bir anda düşmesine sebep oldu. Görüntüler dünyanın her tarafında defalarca gösterildi. Açık mavi tonlarında giydiği elbisenin içinde neye uğradığını şaşıran First Lady ise fazla bozuntuya vermeden günü idare etti.
Fakat Melania Trump, Amerika’nın meşhur çay partileri için çok etkin bir isim değil hatta daha ötesinde bildiğimiz anlamda etkin bir first lady olacağa da benzemiyor. Bir kere zaten Amerikalı olmadığı için bu etkinlik gücünü baştan yitiriyor. Bunu ayrımcı bir perspektiften söylemiyorum. Ancak Amerikalı Cumhuriyetçi kadınların, dillendirmese de çok önemsediği bir mesele Amerikalı olmak ya da doğmak diyelim. Bu yüzden zaten Trump’ın kızı İvanka bir Amerikalı olarak fazlasıyla devrede. Haliyle Melania Trump, çoğunlukla New York’ta kalırsa çok şaşırmayacağım. Zaten kendisi de modanın, zarafetin ve güzelliğin first lady’si olarak bu yüzyılda farklı kavramları doğal olarak ortaya çıkaracak gibi görünüyor.
Peki Melania Trump’ın zarif ve seksi güzelliği, Amerika’nın yeni dönem bazı çirkin politikalarını örtmeye yetecek mi? Yoksa dünyayı sarışın bir adam mı yönetiyor!!!