‘Anneemm’le başladı, ‘aşşkımm’la devam etti, şimdi de ‘kocaamann öptüm’ ya da ‘ öptüm kocaamann’ oldu. Bu ve benzeri sözcükler nasıl olup da birden günlük konuşmaların içinde yer etti anlamış değilim. Halk ağzı desem o da değil. Zira belli bir kültür seviyesinin üstündekiler de ‘kocaamann’ öpüyor. Sanırım internetle birlikte sözcükleri kısaltarak oluşan yazım şekli, bunun bir uzantısı. Her halükârda, gerçek anlamlarının dışında kullanılan söz konusu sözcükler çoğumuzun kulağını tırmalıyor.
***
Bu sene ya doğru dürüst vitrinlere bakmadım, ya da gerçekten 14 Şubat’ta kutlanan ‘Sevgililer Günü’ vesilesiyle aşırı bir süsleme ya da canlılık gözüme çarpmadı. Sadece favorim olan bir çikolatacının vitrine yerleştirdiği kalp şeklinde kırmızı parlak kâğıtla sarılmış mamuller, beş duyumu harekete geçirdi.
İrademin sıfırlandığı bir üründür çikolata, tabii ‘bitter’ olmak şartıyla.
Yürümeye devam ettim. Aklım vitrinde, şuuraltım önümüzdeki haftalarda peş peşe gideceğim düğünlerde. Olacakları da öngörebiliyorum. Muhakkak birkaç poz fotoğraf çekilecek. Sonuçları gördüğümde, ‘toplu’ halim hiç hoşuma gitmeyecek…
Ve aynı gün, kendimi (birçok dostumun gitmiş olduğu) bir beslenme uzmanının bekleme odasında buldum. Konuyla ilgili, uzmandan daha uzman olmama rağmen, biraz disiplin iyi olabilir dürtüsüyle, bilmem kaçıncı kez ‘sağlıklı beslenme’ programına başladım. Ellerim dolu eve döndüm. Paketleri bıraktım. Bir eksiklik olduğunu fark ettim. Düşün… düşün, uzmanın verdiği listeleri almayı unutmuşum. Niyet önemli tabii. İnşallah kısmet de onu takip edecek.
***
Hava gri, soğuk, ayaz derken yaklaşık üç hafta sonra (12 Mart) Purim’i kutlayacağız. Ruhuma huzur veren, yüreğime neşe katan, Esterlerin bayramı Purim. Gelsin mavlaçlar, gitsin mahpurimler…
Hafta içi herhangi bir gece aileyi bir araya getirmek neredeyse imkânsızdır. Birinin toplantısı vardır, öbürü şehir dışındadır, bir diğeri trafikte takılmıştır. Oysaki her ne hikmetse, Purim hangi güne düşerse düşsün, mucizevi şekilde herkes masanın etrafında toplanır. Yemek çok önemli değildir de, annemin sabırla hazırladığı çeşitli Purim tatlıları hâlâ vazgeçilmezlerimizdendir.
Masayı kurarken, tabaklara aynı boy mavlaç sepeti koymaya dikkat ederim. Zira birkaç yıl önce çocuklara küçük, daha büyüklere büyük sepet koymuştum da kıyametler kopmuştu. Bunlar güzel anılar, tatlı sürprizler. Artık ‘an’ın keyfini çıkarmak lazım.
Görünen o ki, büyük aile kavramı giderek azalıyor. Çeşitli nedenlerle bir yaprak dökümü ufukta gözüküyor. Ne var ki, ‘mavlaç’ (kırmızı-beyaz şekerden yapılan çeşitli ürünler) sadece İstanbul Yahudilerine özgü bir gelenek. Dilerim daha uzun yıllar yaşatabilelim.