Birkaç eski arkadaş oturmuş sohbet ediyorduk. Aramızdan biri, ‘kızlar bakın ne göstereceğim’ dedi ve çantasından yeni çekildiği belli olan bir vesikalık resim çıkardı. Olağanüstü güzeldi. Hani ayıp olmasa, aslından daha iyiydi diyebilirim. “Evde resimlerin bulunduğu çekmeceye baktım. Her ülke için ayrı formatta çekilmiş fotoğraflar. Yaş da ilerliyor, bari düzgün bir vesikalık olsun; yarın, öbür gün çocuklar ararsa güzel bir foto bulsunlar. Dolayısıyla bir ön hazırlık gerekti. Profesyonel bir makyajın ardından saçlarımı yaptırdım. Sonra da fotoğrafçıya gittim” dedi. Vesikalık elden ele dolaştı, yakın markaja alındı. Yakını göremeyenler daha uzaktan baktı. Birden resmin kenarında çekildiği stüdyonun adını fark ettim. Hayretler içinde kaldım. Lise son sınıfta keple resim çektirdiğimiz yerdi. Varlığını çoktan unutmuştum. İyi ki hâlâ varmış. Gerçekte arkadaşımızın çok güzel yüz hatları vardı. Ama stüdyonun küçük dokunuşlarıyla gereksiz çizgiler yok olmuş ve harika bir sonuç ortaya çıkmıştı.
Kimse bana ‘onlar karakter çizgisi, ne lüzum var dokunmaya’ demesin. Zira o çizgiler yaşlanma emaresinin ta kendisi ve fazlası da kimseye yakışmıyor.
Sonuçta o gün orada bulunan herkes yeni bir resim çektirme kararı aldı. Tabii ister istemez ucube gibi göründüğümüz biometrik vesikaları bir müddet daha saklamamız gerekecek.
***
Gençlerin evinde fotoğraf albümü var mı bilmiyorum. Zira artık her tür resim ve videolar bilgisayarda dosyaların içinde duruyor. Öte yandan daha önceki birçok nesil anılarını albümlerde biriktirdiler. Evde hayli yer tutsalar da, kimsenin zaman içinde onlardan kurtulmak istediğini sanmıyorum.
İnsan dediğimiz kuş misali, bir gün orada, öbür gün başka yerde. Eğitim için gidiyor, iş seyahatleri için uçuyor, hatta çeşitli nedenlerle yerleşik düzenini bırakıp farklı ülkelere taşınıyor.
Erken yaşlarda arkadaşlarınıza yenilerini eklemek çok kolay. Oysa ileriki yıllarda dostlarla aranıza başka bir ülkenin girmesi o kadar basit değil. Gerçi iletişim o kadar hızlı ve mesafeler o kadar kısaldı ki, özlem bir nebze olsun azaldı.
Kısa süre önce İstanbul’dan ayrılan iki dostumuzla bir vakitler albüm sohbeti yapardık. Yaşlandığımızda albümlerimizi ortaya çıkaracak, içinden öyküler anlatacaktık… Zamanın düşündüğümüzden de hızlı akıp gittiğinin farkında değildik henüz. Halen sık sık konuşup haberleşiriz. Bir türlü fırsat bulup soramadım. Acaba taşınırken albümlerini de beraberlerinde götürdüler mi?