“Ay’a hiç ayak basılmadı!” diyerek sırıtan ve ispat isteyen komplosever arkadaşınız var mı? Benim var. Daha doğrusu artık yok. Eğer varsa ona “Asıl sen bana Ay’a gitmediğimizi ispatla” diye karşılık verin. Büyük ihtimalle sırıtmasını kahkahaya dönüştürerek “Öyle ispat mı olur, iddia eden sensin, sen ispatlayacaksın” diyecektir. “Senin iddian da Ay’a gidişimizin film stüdyosunda çekildiği, asıl sen ispat et” deyin.
İsyan etmemek mümkün değil. Buna resmen bilime taciz derler. Demezler tabii, ben uydurdum.
Bugünlerde gerçekliğinden emin olduğumuz ne çok şey inanılmaz bir pişkinlikle inkâr edilir oldu, farkında mısınız? Twitter’da ‘Dünya düzdür’ tartışmalarına rast gelmek sıradan oldu. Küre Dünya, NASA’nın kurmacasıymış. Dünya bir diskmiş, etrafını Antarktika çevreliyormuş, Güney Kutbu diye bir yer yokmuş, zaten o bölgenin üzerinden geçen uçak rotası yokmuş, BM’nin ambleminde nitekim bu gizliymiş, Güneş (Kuzey Kutbunu merkez düşünün) çember şeklinde bir yörüngede diskin üzerinde dönüyormuş ve aşırı küçük olduğundan batı tarafı doğu tarafındaki güneşi göremiyormuş (gündüz gece açıklaması), uzaydan çekilmiş tüm fotoğraflar photoshop’muş… Daha devamı var ama yazmak acı verdiği için devam edemiyorum. Tweet selini görsellerle ve bağlantılarla destekleyen Twitter fenomeni sonra şaka yaptığını açıklasa da altındaki yorumlarda fikri desteleyenlerin çokluğu çarpıcıydı. Tabii ki Holokost inkârcıları da fırsatı kaçırmadılar. O da yalan olduğu gibi bu da yalan.
Dönelim Ay meselesine ve kendini ‘cool’ sanan komploseverlere. Kısa kısa iddialara yanıt verelim. Maça hazır mısınız? Tacizciyi önce kalabalık bir ortama çekin ve seyirci toplayın çünkü bu değerli bilgilerden herkes faydalanmalı.
1-“Bayrak dalgalanıyor, atmosfersiz Ay’da rüzgâr mı olur!” atağı için:
“Bayrak dikilme esnasında toprak oldukça sert olduğundan sallanıyor, saplandıktan bir süre sonra dengeye oturuyor ve bir daha hiç kıpırdamıyor. Kısaca rüzgârla dalgalanma yok; sallanan bayrağın yerçekiminin etkisiyle bir süre daha devam eden hareketi var. Bayrağın buruşukluğu da dalgalanma efektine sebeplerden biri” deyin ve topu sert karşılayarak ağlara gönderin.
2- “Gökyüzünde neden hiç yıldız yok!” atağı için:
“Kameralarla gözlerimiz bir mi? Yıldızların fotoğrafta görünmesi için yıldızlara uzun süreli pozlama yapılmalı. Hâlbuki o zaman araştırmaya gidilen Ay yüzeyi bulanık çıkar. Ayrıca yüksek çözünürlüklü fotoğraflarda az da olsa yıldız görülüyor” deyin ve meşin yuvarlak filelere doğru uçsun.
3- “Atmosfersiz ortamda gölgelerin tamamen zifiri olması gerek ama gölgede kalan astronotu görüyoruz” atağı için:
“Dünyada atmosfer sayesinde ışık saçıldığından gölgede kalanları bile görebiliyoruz ama ayda bu etki yok, doğru. Fakat Ay yüzeyi, hem Güneş hem de Dünya’dan üzerine gelen ışığı yansıtır. Kısaca astronot stüdyoda olsa alttan spot ışıkları gerekir ki fotoğraflarda böyle spotlar yok. Astronot Ay’ın yüzeyinden (alttan) yansımayla aydınlanıyor.” deyin ve golünüzü röveşata vuruşuyla taçlandırın.
4- “Madem aya gerçekten gittik neden bir daha hiç gitmedik?” atağı için:
“1969 ( Apollo11) ila 1972 (Apollo17) arasında toplam 6 kere Ay’a iniş yapan Amerikalıların motivasyonunun Soğuk Savaş’ta Rusya’ya haddini bildirmek olduğu zaten bilinen bir gerçek. Apollo programı 24 milyar dolara (bugünün 160 milyar doları) mal oldu. 2016 NASA bütçesi 19 milyar dolar. Para işi bunlar” deyin ve topu kaleye dikin.
5- “Her şey bir stüdyoda Stanley Kubrick tarafından çekildi” atağı için:
Önce bir orta yapın: “2009’da Ay’ın yörüngesine gönderilen uzay aracı kameralarıyla, Ay’daki ayak izlerini, modül izlerini ve hatta dikili bayrağı görüntüledik. Çin ve Japonya da doğruladı.”
Seyirciye coşkuyu verin: “400 kilo aydan gelen kaya örneği var.”
Sonra şut: “Profesyonel filmciler 1969 film teknolojisine bakınca Ay’a gitmenin bunu sahnelemekten daha kolay olduğunu dile getiriyorlar. Yapay ışıklandırma ile asla bu gölgelere ulaşılamayacağını, Ay’ın yüzeyindeki engebelerin ve Ay yüzeyinin yansımasından kaynaklı alttan gelen ışığın fotoğrafları doğruladığını söylüyorlar.”
Ve gol: “İki kişinin bildiği sır değildir. Apollo projesinde 400 bin insan çalıştı. 12 insan aya ayak bastı. Oxford Üniversitesi’nden Dr. David Grimes’ın istatistiksel hesabına göre bu bir aldatmaca olsaydı Ay’a insan gönderilmediğini ağzından kaçıran veya ispiyonlayan biri olaydan en geç 3 yıl 8 ay sonra ortaya çıkardı.”
5-0 skorla biten maç sonunda NASA’nın yüksek çözünürlüklü videoları kaybetmiş olmasını bahane ederek “Yahu bırak bunları, hepsi NASA’nın bizi kandırması” diyorsa en azından Dünya’nın düz olduğunu düşünmüyordur diye kendinizi avutun. Yine de konuyu açmayın çünkü garanti edemiyorum. Düz Dünya teorisi çok revaçta.
Bilim insanları zaman kristalleri denilen maddenin yeni bir halini laboratuvar ortamında yaratmayı başardılar. Marilyn Monroe’ya göre kızların en yakın arkadaşı olan pırlantalar var ya, sırrı atomlarının diziliminde. Karbon atomları mükemmel şekilde üç boyutta tekrar eder. Mükemmel olmasın derseniz elmas yerine bir kurşun kaleme tavsınız demektir. Zaman kristalleri elmaslar gibi; tek farkı dördüncü boyutta yani zamanda kendilerini tekrar etmeleri. Sonsuza kadar ve enerjiye ihtiyaç duymadan hareket eden, dengeye oturmayan atom döngüsü! Bugüne kadar bildiğimiz tüm fizik kanunlarına ters. Buluş, kuantum bilgisayarlardaki qubitlerin-(normal bilgisayarlarda 0 ya da 1 olan bit, kuantum bilgisayarlarda 0, 1 ya da hem 0 hem 1 olan qubit)- dışarıdan müdahaleye karşı izolasyonuna çare olabilir.
Konu ile ne alakası var diyeceksiniz. Bilim her zaman ileriye doğru gider. Bilimsel gerçekleri, buluşları ve keşifleri yalanlayan gerici kafalar yüzünden bu ay bize ayrılan köşeyi verimli kullanamamanın verdiği üzüntü ile yazıyı olabildiğince kısaltıp en azından bir faydalı bilgi sığdırmak istedim. Tacizcileri savdık, şimdi ilerleyebiliriz bilimsever dostlar.