“Batı cephesinde yeni bir şey yok” arkadaşlar… Spinoza, kafamızdaki entelektüeli etkiliyor belki ama içimizdeki filozofa bir türlü ulaşamıyor… Batılı ‘aydın’, ışığın her türüne hâlâ duyarlı değil.
***
Spinoza’nın düşüncelerinin yayılmasıyla birlikte Avrupa’da kopan entelektüel gürültü, Spinoza’nın yalnız yaşamı süresince değil, ölümünü takip eden 100 yıl boyunca, tüm ‘saygın çevrelerden’ dışlanmasına neden oldu.
100 yıl boyunca Spinoza, tanınmadan nefret edilen, okunmadan eleştirilen, krallar dâhil herkesin ‘Spinozacı’ görünmekten dehşet duyduğu ‘Voorburg’lu Yahudi’1 olarak kaldı.
18. yüzyılın sonuna doğru, bazı Alman aydınlanma filozofları Spinoza’yı nihayet ‘keşfetti’ ve bu da, ‘Pantheismusstreit (Panteizm Kavgası) adıyla anılan yeni bir entelektüel kavganın kopmasına neden oldu.
Spinoza’nın, o güne kadar din ve ahlakın tekelinde sayılan ‘Tanrı’, ‘Erdem’, ‘Selamet’ gibi kavramları çokça irdelemesi, dinler karşısında nasıl bir tutum takınacaklarında kararsız olan aydınlanmacılar arasında büyük bir tartışmanın çıkmasına yol açmıştı.
Neyse ki, bu arada Spinoza, ‘gebermiş köpek’ ve ‘sokak serserisi’ statüsünden ‘örnek filozof’ rütbesine terfi etmişti… Ve çok sayıda aydın, kendi felsefi ve dinsel görüşlerine Spinoza’da destek aramaya, ideolojileri adına ona ‘sahip çıkmaya’ başlamıştı.
Ateistler için Spinoza, ‘erdemli bir ateist’ örneğiydi; Goethe gibi, Spinozacı olup da, ‘inançsız’ görünmeyi sevmeyenler içinse, o inançlılığın doruğundaki düşünürdü.
Spinoza’nın Tanrı görüşü o kadar cazip geliyordu ki, şair ve filozoflar bunu en güzel dile getirecek sözü bulmak için adeta birbirleriyle yarışıyorlardı… Goethe onun ‘Theistissimus’2, Novalis, ‘Tanrı Sarhoşu’3, Hegel de ‘Akozmist’4 olduğunu söylemeye bayılıyordu.
Bu koca koca filozofların, ‘derin’ tartışmasının sonucunda, Spinoza’nın ‘Panteist’ olduğunda karar kılındı… Ve böylece, Batı Felsefesi, “her şeyin madde olduğunu” ileri süren materyalizme, “her şeyin Tanrı olduğunu” söyleyen saygın bir alternatif bulmuş oldu…
Tabii ki, batılı aydının Spinoza’da dikkatini çeken, sadece ‘Tanrı görüşü’ değildi. ‘Usta’nın bazı fikirleri etrafında, gerçek bir Spinozacı devrim gerçekleşiyordu. Örneğin:
1- Doğa da, insan da, keyfi bir biçimde ve ‘dışından’ değil, tutarlı bir biçimde ve ‘içinden’ yönetiliyordu…
2- İnsan zihninde olup biten her şey, bu ‘içkin’ gücün zorlamasıyla oluştuğuna göre, bu zorunluluğu hesaba katmayan her türlü değer yargısı uyduruktu…
3- Bunları anlamak ve yaşamının parçası yapmak, insanın özgürleşme ve ‘erginleşmesinin’ ön koşuluydu.
Spinoza’nın bunları öğrettiği doğruydu ama bunlar, özgürleşmenin sadece ön koşulu, işin sadece başlangıcıydı… Asıl şimdi yola koyulmak, Spinoza’nın vaat ettiği ‘Kutlu Yaşamı’, deyim yerindeyse, ‘Spinozacı Nirvanayı’ kişisel olarak gerçekleştirmek gerekiyordu.
İşte bu tip bir söylem, modern batı düşüncesinin hiç ‘tarzı’ değildi.
Kanaatimce, batılı aydının ‘tarz’ını yani neye ilgi duyacağını belirleyen, biri rasyonel, diğeri içgüdüsel, iki temel eğilimi vardı:
Rasyonel eğilim, bilim ve felsefede aklın kılavuzluğundan ayrılmama kararlılığında dile geliyordu;
İçgüdüsel eğilim de, karşı konulamaz bir ‘polemik dürtüsü’ olarak tezahür ediyordu.
Spinoza’nın Tanrı görüşü, dinlere bir meydan okuma olarak algılandığı için felsefecilerin polemik (kavgacı) eğiliminde karşılık buldu ve öğretinin en çok bilinen bölümü oldu.
İnsan zihninin ve psikolojinin ilk kez bilimsel bir biçimde ele alındığı bölümleri de, bilim insanlarının rasyonel eğiliminde karşılık buldu.
Oysa Spinoza’nın ne dinlere meydan okumak gibi bir ‘derdi’ vardı, ne de bilincin sırlarını çözmek gibi bir iddiası… Hedeflediği, insanın sorunlu varoluşuna bir çare bulmak, ‘iyi yaşamasını’ sağlamaktı. Öğretinin özü olan bu bölümü, batılı aydının nezdinde bir karşılık bulamadı…
Spinoza’nın önerdiği kutlu yaşam yolu5 ya da Spinozacı Nirvana 'gürültüye gitti.'
1 Spinoza’nın rakibi, ünlü astronom Christiaan Huygens’in ondan söz ederken kullandığı deyim.
2 Tanrıcılığın doruğundaki düşünür.
3 İngilizce: “God Intoxicated Man”; Fransızca: “Ivre de Dieu.
4 “Tanrıtanımazın” zıttı, “Tanrıdan başka bir şey tanımaz” ya da “Evren tanımaz” anlamına gelen bir söz.
5 Kutluluk: İbranice: “B’raha”; Latince: “Beatitudo”; İngilizce: Blessedness”