Futbolun sportif bir uğraş dünyada yeni filizlenmeye başladığı yıllar I. Dünya Savaşı ile kesişir. İşte bu dönemde insanlık tarihine çok ilginç hikâyeler yazılmıştır.
Geçtiğimiz hafta Çanakkale Savaşının 102.yılını geride bıraktık. Tarihte eşi benzeri olmayan iki taraftan toplam 500 bin canın yittiği bir savaştan bahsediyoruz.
Bazen cephe mesafelerinin neredeyse 5-10 metrelere düştüğü, iki taraftan atılan kurşunların birbirine kaynadığı, savaşan iki düşmanın birbirleriyle sigara, erzak değiş tokuş ettiği, birbirlerinin yaralılarını taşıdığı, ölülerini gömdüğü ve hatta cepheler arasında birbirleriyle şakalaştığı bir savaş Çanakkale…
Bu özelliklerinden ötürü tarihte ‘Centilmenlerin Savaşı’ olarak da anılıyor.
Konuyla alakalı okumalarımı yaparken oldukça enteresan bir fotoğrafa rastladım. Aşağıda gördüğünüz fotoğraf 1915’te Gelibolu’da çekilmiş. Anzaklar cephede bir futbol maçı organize etmişler. İki takım maç yaparken yüzlerce taraftar da onları izliyor.
Spor tarihçisi Dr. Ian Syson’a göre yukarıdaki fotoğraf şans eseri düzenlenen anlık bir maça ait değil. İşin boyutu çok daha derin. İçinde derin bir felsefe barındırıyor.
Belki de bir insanlık dersi…
Syson şöyle diyor: “Eldeki dokümanlara göre Çanakkale Savaşı esnasında Anzaklar organize şekilde kendi aralarında futbol maçları düzenliyordu. Maçlar güneşin battığı saatlerde Anzak kontrolündeki düzlüklerde oynanıyordu. Çevre tepelerde konuşlanmış Türk askerleri bu maçlara saldırı düzenleyebilir korkusuyla birçok asker nöbet tutuyordu.”
Fakat sonradan Anzaklar çok enteresan bir durumla karşı karşıya kaldılar. Tepeler giderek dolmaya başlamıştı. Mevzileri saranlar ise düşmanları olan Türk askerleriydi.
Syson sözlerine şöyle devam ediyor: “Türkler, Anzak’ların yaşamdan bir az olsun zevk alabilmek adına gerçekleştirdikleri bu müsabakalara saygı duyuyorlardı. Nitekim onlara saldırmak bir yana maçları taraftar olarak izlemeye başlamışlardı. Hatta bazıları kendi aralarında iddiaya bile giriyorlardı. Maçlar neticelendiğinde iddiayı kazananlar, iddia konusu olan ekstra hoşaf ve sigara gibi ürünlerin sahibi oluyorlardı. Tarihin gördüğü bu en kanlı savaşın gölgesinde iki düşman ordu tarafından yaratılan bu sinerji kayda değerdir.”
Gelibolu’da her iki tarafın birbirlerine duydukları derin saygı gelecek nesillere örnek olması açısından tarihe defalarca not düşülmüştür.
Anzak birliklerinin bünyesinde savaşı izleyen Avustralyalı gazeteci Charles Bean, 1916 yılında Londra’da basılan ‘The Anzac Book’ adlı kitabında Anzak askerlerinin Türklere duydukları saygıyı ‘Abdul’ adlı şiirinde şu kelimelerle anlatmıştır:
“Yargılanacağın zaman Bay Abdul, / Ebedi test zamanı geldiği zaman,
Bizler şahidiz ki tüm nefesinle, hayatta ve ölümde / Hep bir centilmendin.”
Dileğim o dur ki Tanrı hepimize dedelerimiz gibi onurlu yaşamlar sürebilme gücü versin…
Öyle bir yaşam olsun ki düşmanlarımız bile arkamızdan “centilmen insandı” diyebilsin…