Beyniniz hackleniyor!

Keskin bir bıçakla hem de, üstelik saplandığı yerler dışında isabet etmediği uçları, geçen hafta onlarca kişinin hayatını kararttı. Nesillerce kapanmayacak bir yara açıldı. Siyasetin anlamını yitirdiği, politikaların hükümsüz kaldığı, en nazik tabiriyle hariçten gazel okunduğu günlerden birinde oldu… İki lise öğrencisinin hayatı yarım kaldı. Şekli ise içler acısı…. Görmezden gelip, olmamış gibi davranamayız. Genç şiddetin bize ne anlattığına bu kez arkamızı dönemeyiz!

Bahar FEYZAN Köşe Yazısı
29 Mart 2017 Çarşamba

 

Keskin bir bıçakla hem de, üstelik saplandığı yerler dışında isabet etmediği uçları, geçen hafta onlarca kişinin hayatını kararttı. Nesillerce kapanmayacak bir yara açıldı. Siyasetin anlamını yitirdiği, politikaların hükümsüz kaldığı, en nazik tabiriyle hariçten gazel okunduğu günlerden birinde oldu… İki lise öğrencisinin hayatı yarım kaldı. Şekli ise içler acısı…. Görmezden gelip, olmamış gibi davranamayız. Genç şiddetin bize ne anlattığına bu kez arkamızı dönemeyiz!

Dehşet, pusuda bekleyen bir canavar gibi geçtiğimiz günlerde Karadeniz’in sert ikliminde ortaya çıktı. Rize’nin Pazar Fen Lisesi 9-B sınıfı, her zamanki gibi sıradan bir tarih dersi işliyordu. Öğrencilerden kimisi sıkılmış, kimisi de kafasındaki düşüncelerden sıyrılabildiği aralarda derse konsantre olmaya gayret ediyordu. Sınıfa girdiği andan itibaren üzerindeki gerginliğiyle dikkat çeken Batuhan, sırasında otururken sanki kendisine güçlükle hakim oluyor, ayaklarını sinirle ardı ardına yere vuruyordu. Çoğunun aklından Batuhan’ın yine bir şeylere bozulduğu geçti. O esnada halinin bir faciaya sebep olacağını kimse düşünemedi. Fakat iki yakın arkadaş arasında her ne yaşandıysa,  16 yaşındaki Batuhan Kanberoğlu aynı yaştaki sınıf arkadaşı Emir Taş’ı sınıfın ortasında boğazından bıçaklayarak öldürdü. Hiddetlenmesiyle, bıçağı arkadaşının boynuna saplaması arasındaki hızda ne olup bittiğini kimse anlamasa da, bıçaklanan Emir kanlar içinde herkesin gözü önünde yere yığıldı. Batuhan ise arkadaşını bıçakladıktan sonra tereddüt etmeden aynı bıçakla kendi boynunu kesti. Tüm sınıfın gözü önünde hızla cereyan ve kontrolden çıkan şiddet ortalığı kasıp kavurmuştu. Öğrenciler panik ve göz yaşları içinde çaresiz kalırken ambulans çağırıldı. Yerde kanlar içinde yatan gençler acilen hastaneye taşındı. Emir Taş’tan umut yoktu ama Batuhan ağır yaralı olarak yoğun bakıma kaldırıldı. Tedavisi yoğun güvenlik önlemleri altında halen devam ediyor. Hayatını kaybeden Emir’in akrabaları ise kızgın ve şiddet şimdi onları da kışkırtmak için sinsice uğraşıyor.

Yaşananları daha ilginç kılan açıklamalar da var. Matematikte Türkiye üçüncüsü olan Batuhan’dan derslerinde başarılı ve zeki bir çocuk olarak bahsedilirken, bıçakladığı arkadaşı Emir ise onun ilkokuldan itibaren en yakın arkadaşlarından biri. Evin tek evladı olan Emir’in babası ise, “Oğlum arada onların evinde kalırdı” sözleriyle yaşananlara inanmakta zorlanıyor. Nutku tutulan aileler arasında acı tarif edilemezken, Batuhan’ın aile cephesi herkesin kaderini değiştirecek bir karar alıyor. Katil olan oğlundan vazgeçen babası, oğlunu bir daha görmek istemiyor. “Yaşamasın, yaşamasını istemiyorum. Yaşarsa yüzüne bakmam” bıçak gibi keskin sözlerinin ardından da ailece Karadeniz’i terk ediyorlar. 

Bir ülkede şiddet, iki yakın arkadaş arasına bu denli sızıyorsa, herkesin buraya bakması lazım! Hiçbir evet ve hayır, bu iki öğrenciden daha kıymetli değildi. Görmezden gelinecek üçüncü sayfa haberi değil. Hepimizden yansıyan gerginliğin sonucunda oluşan ciddi bir çatlak var ve ülke geneline yayılan bir kaçak oluşturuyor. Şiddetin beslendiği damarlar, ucu patlamaya varıp herkese kadar ulaşabilecek türden.  Nerde, nasıl, kim bilir? Terörün bireyselleştiği, beyinleri hacklediği çağ kapımıza dayandı! Belki bu yazıyı okuyan sizler, bilgisayarla belli ihtiyaçlar dışında çok haşır neşir değilsiniz. Kiminiz bilgisayarı belki sadece ofisinde kullanıyor. Çoğumuz da akıllı telefon olarak cebimizde taşıyoruz. Nefret ve şiddet 25-30 yaş üstüne genellikle sosyal medya aracılığıyla bulaşıyor. Hala kendini kontrol etmeyi başaranlar ise öfkeyle de olsa telefonunu bir kenara fırlatmayı başarıyor. Kimileri de cevap yetiştireceğim diye o yolda kendini heba ediyor. Her şey o kadar hızlı akıyor ki, kimin ne dediğinin ve ne yaptığının en fazla bir saat sonra hiçbir önemi kalmıyor. Hatta bazen beş dakika sonra bile unutuluyor.

Batuhan’ın ise bağımlı olduğu bilgisayar oyunları vardı!

Dünyaya gözlerini bilgisayar oyunlarıyla açan genç nesil için durum çok daha kritik! Tehlikenin farkında olan var mı? Bilmiyorum. Ama 5-20 yaş aralığındaki çocuklar ve gençlerin çoğu artık sadece sanal dünya vatandaşı! Yaşadıkları ülkeyi bile gerçekten tanımak istemiyorlar. Hoş! Biz çok istiyor muyuz? Özellikle bu aralar, tartışılır! Ama konu başka!

Buradan çocuklarınızın bilgisayar kullanımını kısıtlayın, şöyle öğretin diye ahkam kesecek değilim, öyle bir ehliyetim yok. Belki dünyayı tanımasına izin veririz, makinenin uzantısı değil de, insan olduğunu görmesini sağlayabiliriz, diyebilirim. Yoksa bir süre sonra okul önlerinde X-RAY cihazlarına alışacaklar! Şiddetin tüm masumiyeti lime lime ettiği bir okul hayatları olacak… 

Teknolojiyi elbette kimse yok sayamaz ancak bireysel beyin hacklerine karşı acil önlemlerin alınması gerekiyor. Şuan kimse farkında değil ancak gelecekte bu bir hastalık olarak teşhis edilecek ve tedavi edilecek ya da edilmeyecek. Akıl hastaneleri gelecekte bir gün “hacklenen beyinleri” tedavi etmeye çalışacak.