Başlıktaki fotoğrafta halen Yunanistan’da kullanılan 2 Euro’luk madeni parayı görmektesiniz. Yakından bakılırsa boğa üzerine binmiş bir kız resmedilmiş.
Paranın yanında gördüğünüz heykel ise Brüksel’de Avrupa Birliği Bakanlar Kurulu binasının önünde yer alır; aynı sahneyi tekrarlıyor. Diğer bir deyimle kız ve boğa figürleri Avrupa’nın sembolü haline gelmiş. Niçin dersiniz?
Tahmin ettiğiniz gibi, mitolojiye başvurmamız lazım.
Efsaneye göre ‘Europe’ Fenike (şimdiki Lübnan) kralının kızıdır. Güzelliği dillere destan olmuştur. İlginç bir tutkusu vardır: denizi ve yüzmeyi çok sever ve sık sık Fenike plajlarında çıplak olarak suyun içine dalar. Bir gün, Olimpus Dağının tepesindeki sarayında oturan Tanrı Zeus, kızı görür ve anında ona vurulur. Ancak Zeus’un karısı Hera çok kıskançtır. Zeus da ona fark ettirmeden Europe’un yanına gitmek için çareler aramaya başlar. Ve bulur.
Hera’nın boş bir anından faydalanarak Olimpus Dağından, kendini beyaz bir boğaya dönüştürerek kaçar ve Fenike Plajına, kızın bulunduğu yere gider.
Europe aniden yanında beliren, bembeyaz, hilal şeklindeki altın boynuzlu ‘boğadan’ çok etkilenmiştir. Hele uysallığı onu şaşırtır. Çekinmeden yanına yaklaşır okşamaya başlar. Hayvan daha da yakınlaşır; yanına diz çöker. Europe cesaretini de toplayarak üstüne biner; işte o anda boğa denize açılır ve kızcağızı uzaklara çok uzaklara, Girit Adasına kaçırır.
Adaya vardıklarında Tanrı Zeus, insan şeklini alır, kendini tanıtır. Zeus ve Europe uzun sürecek bir aşk yaşarlar. Üç çocukları olur. Bunların biri de ‘Minos’tur.
İşte Minos Avrupa medeniyetinin temeli sayılan Girit Minos medeniyetinin kurucusudur. O günden bugüne kadar sürmekte olan ve Ege ile Batı Akdeniz bölgesini kapsayacak olan macera böylece başladı.
Bütün bu olup bitenlerden sonra Zeus Olimpos’a döner. (Karısı Hera, “Herif! Bu kadar zamandır nerelerdeydin” diye sordu mu sormadı mı? Bunu efsane söylemiyor.)
Dilerseniz mitolojiden bir an ayrılalım.
Europe, bazı uzmanlara göre Fenike dilinde gemicilerin kullandıkları ‘Ereb’ kelimesinden türemiştir. Ereb, akşam anlamında ve aynı zamanda Batı’yı işaret etmek için kullanılmıştır.1
Hitit2 medeniyeti üzerinde araştırma yapan arkeologlara göre, ‘Avrupa’, bu haliyle, Hititler tarafından kendi ülkelerinin batısındaki bölgeyi tanımlamak için kullanılmıştır. Diğer bir deyimle, Türkçemizdeki Avrupa, Europe’dan değil, Europe, Avrupa’dan, yani Anadolu kökenli bir sözcükten devşirilmiştir.
Ancak şunu kabul etmek lazım: Tüm dünyada benimsenen hatta neredeyse gerçek kabul edilen terim, boğa ile genç kızın macerasından doğmuş olandır. O kadar ki, Avrupa Birliğine dair herhangi bir önemli faaliyet olduğunda, mutlaka çeşitli makaleler yayınlanır ve bu köşe yazılarında kaçınılmaz olarak, mitolojiye temas edilerek yorumlar yapılır. (Avrupa parlamentosunun ikinci kere yapılan seçimlerinde basılan hatıra pulunu başlıkta görüyorsunuz).
Örneğin, boğanın Avrupa Birliğinin başkanını temsil ettiğinden bahsedilir. Girit’te yaşanan aşk ve onun neticeleri ise Avrupa ülkelerinin müşterek medeniyet, müştereken paylaşılan siyasi otorite ve müşterek bir kültür altında mesut ve müreffeh yaşama ümidini simgeler, denmektedir.3
Hedefe varmak için önemli gayretler sarf edildiği muhakkak. Ancak kâfi gelmediği gibi, son yıllarda bir dağılma sürecinin bile başladığını izlemekteyiz.
Peki, neler oluyor? Ve ne yapmak lazım?
Mitolojiye dönelim. Ama dilerseniz efsaneyi beraberce, hayal ederek, tamamlayalım. Bıraktığım yerden devam ediyorum (katkılarınızı da beklerim).
“Tanrıça Hera, kocası Zeus’un kaçamağını öğrenmiştir. Kıskançlıktan deliye döner. Zeus’a da ateş püskürmektedir. Hem kocasını hem de Europe’u cezalandırmak için bir planı yürürlüğe koyar. Europe’un çocuklarının müşterek bir refah seviyesine ulaşmak için yapacakları çalışmaları önce engellemeyecek ama tam başarıya ulaşacakken ne yapıp edip aralarına nifak sokacak ve teşebbüslerini akamete uğratacaktır. Tanrıların tanrısı Zeus, emri altındaki tanrı ve tanrıçaları kullanarak (Athena, Apollon4 gibi), çocuk ve torunlarının yardımına koşar ve düzenli bir ortam yaratır. Ama Hera devamlı takiptedir. Emrinden asla çıkmayan, gizli sevgilisi, Ares’i (savaşların ve cinayetlerin tanrısı) devreye sokarak tüm sağlanan gelişmeleri baltalamaya muvaffak olur.”
Ne yapalım? Ben, çareyi Tanrıça Hera’yı sakinleştirmekte buluyorum. Özellikle tecrübeli, bilgili, etkin, bilhassa klasik Yunan lisanına bihakkın vakıf Avrupa filozoflarından bir heyetin Olimpus Dağına çıkıp Hera’yı ikna edeceklerine inanıyorum!
İnşallah yakında “Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine” deriz.
---
1 Fenike’deki ‘ereb’ ile İbranicedeki ‘erev’ kelimelerinin yakınlığı dikkat çekici.
2 Hititler. Anadolu’da Kızılırmak havzası civarında, MÖ 1600-MÖ 1200 yılları arasında hüküm sürmüş bir devlettir. Bir ara sınırları Suriye’nin tamamını da içine almıştır.
3 Bu cümleleri Sarah Dejaegher’in (kendisi Genç Avrupa Federasyonu ‘JEF’ üyesidir) 26 Temmuz 2011 tarihli yazısından aldım.
4 Athena bilgeliğin ve aklın, Apollon ise güneş ve müziğin tanrısı; aynı zamanda şifa vericilerin koruyucusudur.