Hiç şüphe yok ki tenis dendiğinde akla ilk gelen isim olmuştur Federer. Gerek kırdığı rekorlarla gerek ise yaşayan bir efsane olmasıyla. Şu anda 7’den 77’ye herkes teniste yaşayan bir efsaneyi tanıyıp, onu canlı izleyebiliyor. Daha da önemlisi o, hâlâ bizim çocukluğumuzu yaşatıyor.
Şöyle bir özetle girelim konuya… Roger Federer 302 hafta dünya sıralamasında birinci sırada kalarak yanına yaklaşılması çok zor bir rekor kıran, 36 yaşına merdiven dayamış İsviçreli bir tenis oyuncusu.
Fakat buradaki 36 yaş sizi yanıltmasın, zira 35 yaşına kadar geçmişine 17 Grand Slam sığdıran Federer, ocak ayında da Avustralya Açık’ı da kazanarak 18. Grand Slam’ine ulaştı. Ayrıca bu başarının öncesinde, dizinden bir ameliyat geçirdiğini ve bir sene kortlardan uzak kaldığını da hatırlatayım.
Avustralya Açık finali bir pazar sabahı 11’de başlamıştı. Federer’in bunca sene sonra finale çıktığından ve Nadal ile karşılaşacak oluşundan maç inanılmaz bir değere binmişti. Gerek internette, gerek ise çevremdeki insanlarla konuştuğumuz tek şeyin tenis oluşu, Ekselanslarının bizde uyandırdığı hayranlıktan başka bir şey değildi. Harika bir maç oldu, Federer 35 yaşında bir Grand Slam daha kazandı. O sırada Twitter’a göz attım; herkes, her yer Federer’den bahsediyordu. Yolda görsem tenisin t’sini konuşmayacağım insanlardan inanılmaz paylaşımlar geliyordu. O gün anladım, bir insanın arkasında bir sürüyü nasıl mutlu edebileceğini. Türkiye’de en çok izlenen spor tenis haline gelmişti. Çünkü hiç tenis izlememiş insanlar en az bir kez Federer’in ismini duymuştu çocukken ve o insanlar koca birer kazık olduğunda bile Federer şampiyon oluyordu. Bu bizleri geçmişimizdeki sevinçlerle, anılarla yaşatmaktan başka bir şey değildi. O gün anladım, Federer çok büyüktü.
İki günlük Federer aşkından sonra, gerçek tenis severler hariç herkes köşesine çekilmişti. Fakat ben tabii ki bir sonraki turnuva Indian Wells’i beklemeye başlamıştım. 35 yaşındaki Ekselansları, adeta 25 yaşında yeni bir yıldız gibi Indian Wells ve üstüne hemen bir sonraki önemli turnuva olan Miami Open’ı da kazandı. Çocukluğumdan hiçbir şey değişmemişti. Halbuki, çocukluğumdan beri güzel kalabilen pek bir şey yoktu hayatımızda, sanırım en güzel, en değişmeyen şey Federer’in ta kendisiydi.
36’sına merdiven dayamış bir oyuncunun, dizinden ameliyat geçirdikten sonra bunca başarı kazanması onu efsane yapmaya yeter de artar muhakkak. Fakat onu asıl efsane yapan, bize çocukluğumuzdaki güzellikleri yaşatmasıydı. Türkiye’de bile bir günlüğüne milyonlarca tenis tutkunu ortaya çıktı, Ekselansları çocukluğumuza dokundu. Her backhand’inde fileye takmadan geçirince zıplayan insanlar gördüm, drop shotlarında sevinen arkadaşlarımı duydum ve şampiyonluk sayısında onunla birlikte ağlayan bir kitle gördüm. O gün daha iyi anladım; her yer Roger her yer Federer’di. Bu gidişle öyle de olmaya devam edecek…
İyi ki varsın Ekselansları!