Liseden mezun olduktan sonra üniversiteye gidenler farklı meslek dalları seçtiler. Aramızdan bazıları eğitimini aldıkları konuyla taban tabana zıt işlere girdiler. Fen bölümü mezunlarından pırıl pırıl doktorlar çıktı. Her sıkıntımızda yardımcı oldular, yönlendirdiler. Çeşitli dallarda mühendisler yetişti. En düşünemediğimiz kızlar psikolog oldu. Şimdilerde ‘yönetici asistanı’ olarak adlandırılan ‘sekreter’ arkadaşlar, edindikleri deneyimlerin ardından bir hava yolunun Türkiye, Ortadoğu, Balkanlar Bölge Müdürü oldular. BP, IBM vs. gibi şirketlerde üst düzey yöneticiler, beş yıldızlı otellerin müdür pozisyonunda çalıştıktan sonra emekliliğini İzmir’de bir turizm acentesi açan enerjinin doruğunda arkadaşımız da vardı. En çok ayağı yere basanlarımızdan biri ise yıllarca eşinin mesleği dolayısıyla Ortadoğu’da yaşamış, ortama ayak uydurabilmek için kendi kendine Uzakdoğu teknikleri geliştiren bir arkadaşımızdı. Psikoloji okumamasına rağmen, ülkeye döndükten sonra hepimizin danışıp, huzur bulduğu arkadaşımız oldu. Her öfke patlaması yaşadığımda, ‘Boşuna dert etme, düşün düşün nereye kadar; su akar yolunu bulur’ sözleriyle huzur verir.
Profesyonel yaşantısını noktalayan birçok arkadaş yavaş yavaş İstanbul dışına taşınmayı seçti. Bodrum, Urla, Fethiye, Alanya tercihler arasındaydı. Kimi yılın birkaç ayında, kimi kısa aralıklarla doğal yaşamı solumaya başladılar.
***
Beraber yürüdük bu kızlarla... nakaratından sonra gerek WhatsApp grubumuzda, gerekse bir araya geldiğimizde, mezunlara ait bir huzurevi projesinin hayata geçirilmesi konuşuldu. Önceleri şaka gibiydi. Şimdi ise ivedi oldu. Kadranın ibreleri öylesine hızlı ilerliyor ki...
Arsayı bulmak o kadar zor olmayacaktı belki. Hibe yoluyla hedefe ulaşmak imkansız değildi. Vakıf kurmakla başlanmalıydı. İşin komik tarafı onca mezun, onca meslek içinde tek bir avukatımız yoktu.
***
Yaşam şekilleri değiştikçe farklı çareler de aranır oldu. Yaşam kalitesi yükseldikçe, ömürler de uzar oldu. Gelecek nesil yaşlılar, evde bir bakıcısıyla bırakılan, kaloriferin yanında camdan dışarıyı seyreden kişiler olmamalı.
Huzur evleri belli bir yaşın üstündekileri daha sosyal, daha mutlu kılmak için düşünülmeli.