Türkiyeli Yahudiler ‘in büyük çoğunluğu kutsal Şabat akşamlarına, bayramlarına ve geleneklerine sahip çıksa da sinagoglara düzenli olarak giden kitleyi belli bir yaşın üstünde toplum fertleri oluşturur. Anne-babalar, Bar-mitzva1 çağına gelmiş çocuklarını Yahudilik eğitimi için sinagoglara gönderse de özellikle üniversite çağından itibaren hayatın yoğunluğu, önceliklerin değişmesi kimi istisnalar dışında gençleri bu çevreden uzaklaştırır. Bireyin tekrardan Sinagog ile yakınlaşması ancak evlilik çağına gelince, bu kez Yahudi evini kuracak anne-baba olmaya ilk adım ile başlar. Evlilik öncesi düzenlenen kurslar vesilesi ile ailenin bu değerleri ilerde çocuklarına aşılaması amaçlanır. Anne-baba çocuğunu küçük yaştan sinagoga getirmeye alıştırıp, bazı değerleri evde uygulayarak çocuklarına öğrettiği durumlarda ise çoğunlukla çocuk da dış etkenlerden daha az nasibini alır ve kimlik tanımlamasını Yahudilik üzerinden kurabilir. Varsaydığımız bütün bu olasılıklarda her şeyden evvel bireyin sinagoga hangi beklenti ile geldiği ve nasıl bir tutumla karşılaştığı önemlidir.
Çocukluğunu Şişli Sinagogunda Cako Haleva’nın “Talmud Tora kazandırmaya devam ediyor!” heyecanı ile geçirmiş biri olarak yıllar geçtikçe imkânların artmasına karşın sinagoglardaki faaliyetlere katılımın azalması beni düşündürmüştür. Nitekim günümüzde Şabat duasına gelenlere Şalom Gazetesi promosyonu dağıtmaktan tutun da bedava Edirne Sinagogu turu düzenlemeye kadar sinagog vakıfları tatlı bir rekabet içerisindedirler. Şu aralar Kemerburgaz Şaar Aşamayim Sinagogunun hafta arası davet ettiği aykırı konuklar ve keyifli toplantıları da ilgiyle takip etmekteyim. Bunun yanında Ortaköy Sinagogunda pazartesi akşamları düzenledikleri toplantılarla Rav Naftali Haleva’nın sunumlarında düzenli olarak ciddi bir katılım sağlanıyor. Hatta kimi akşamlar Başkan İshak İbrahimzadeh’nin de paylaşımları bu toplantılarda farklı bir renk, daha evvel alışık olmadıkları bir soluk getiriyor. Ortaköy Sinagogu bundan farklı olarak gençlerle el ele daha evvel denenmemiş farklı faaliyetleri planlayarak hep bir adım daha önde ve gençlerin yanında olmayı amaçlamakta. Şüphesiz her sinagog vakfının imkânları, sinagogların bulundukları semtler farklı olsa da sinagoglarımıza gençleri çekebilmenin yolu hem Tora’mızın sadece belli zamanlarda değil hayatımızın her aşamasında kararlarımızda bize yol gösterebileceğini anlatabilmekte ve bu vesile gençlere ulaşmakla mümkündür. Sinagog vakıflarımızın yönetimlerinde ne kadar çok gençlere sorumluluk verirsek bayrağı o kadar güvenle ileri taşıyabiliriz. Günümüzde özellikle Yahudi nüfusun görece azaldığı ve hatta artık kalmadığı semtlerdeki sinagoglarımızın gelecekteki varlığı gençlerin bu mirasa sahip çıkabilmesi ile mümkündür. Şüphesiz 1986 Neve Şalom ve 2003 Neve Şalom ve Şişli Beth İsrael Sinagoglarına düzenlenen eş zamanlı saldırılar ortak belleğimizdeki yerini her daim koruyup, bizler de bu travma ile yaşamak zorundayken “Buradayız” diyebilmenin yolu toplumumuza, değerlerimize sahip çıkabilmekten geçer. Alef Aşkenaz Kütüphanesinde çocuklarımızın küçük yaşlardan tefila’ya katıldıklarını görmek Musevi Lisesinde okuyan gençlerimiz için bizleri mutlu etse de, çocuklarımızın Yahudi kimliklerinin bilincinde yetişerek hayatı paylaştıkları topluma bu farklılığın getirdiği zenginlikle katkıda bulunmaları için asıl görev ailelerdedir. Bir yandan tüm Sinagog vakıfları çağın gelişen şartlarında sinagoglarımızı çekim merkezi yapabilmek için canla başla çalışırken, bizler de ses vermeli, faaliyetlere el verdiğince katılmalıyız.
Geçtiğimiz hafta Hasköy Maallem Sinagogunda katıldığım Şabat duası ve sonrasındaki seuda’da gerek sinagogun gabay’ı ve yönetim kurulu Başkanı Moiz Behar’ın ve Hasköylülerin gençleri gördüğünde gözlerindeki mutluluk gerekse de seuda esnasında Moşe Pasensya’dan dinlediğimiz mistisizm dolu konuşma sizlerle bu yazıyı paylaşmamı sağladı. Yıllar sonra Hazan Yuda Yanni ile yan yana duadan ufak bir bölümü okumam ise o günün en büyük mutluluğuydu. Dilerim yakın zamanda tüm sinagoglarımızda daha fazla gencimizi görür, bu mutluluğa ortak olabiliriz.