Beşinci sınıf sınavları vardı bizim zamanımızda. Bu sınav on - on bir yaşındaki çocuklara yapılabilecek en büyük eziyetti o senelerde. Mutlu çocukluğunuzun sona erdiği, sevdiğiniz yazlıklardan ve arkadaşlarınızdan ayrılıp dershanelere, ailenizin imkânı varsa bir de test hocalarının hırsına kolunuzu kaptırdığınız, yıllar sonra unutsanız da çocukluğunuzun yitirilmiş bir seneydi aslında. Bugün on bir yaşındaki çocukları piyano derslerinde, basket kamplarında, kayak kulüplerinde gördüğümde yüzümde bir gülümse beliriyor. “Ne şanslılar” diyorum. En azından lise dönemine kadar bir sınav stresleri yok. Muhakkak o çocuklar arasında da sevdikleri sporları ona zehir eden, kendi zamanında başarılı olamamış profesyonel buz patenci annesi kıvamında hırslı anneler vardır ama yine de büyük resme bakıldığında bu anlamda bizden daha güzel bir çocukluk geçirdiklerini düşünüyorum. Tabii yüzü, arabaların camına yapıştırılmış Garfield gibi akıllı tabletlere yapışmış çocuklar konu dışı…
***
On yaşında içimize işlenen sınav korkusu ve getirdiği stres on bir - on iki yaşında da devam ederdi bizde. Hazırlık sınıfına başladığınızda yılsonu geçmeniz gereken, eğitim aldığınız yabancı dildeki testi de geçmeniz gerekirdi. Hem yazılı, hem de sözlü olarak. İngilizcem fena olmadığı için beşinci sınıfta yaşadığım stresi hazırlık sınıfında yaşamasam da, yine bir sınav korkusu aşılanan seneydi aslında. On yedi yaşına geldiğinizde ise sanki hayatınız sona erecekmiş gibi hissettiren sınavların sınavı üniversite sınavı vardı: ÖSS ve ÖYS. Bir de benim gibi yurtdışında da üniversitelere başvuranların girdiği TOEFL, SAT gibi sınavlar. O sene on yedi yaşında bir öğrencinin Türkiye’de girebileceği bütün sınavlara girdim. Hem Türkiye hem ABD’de üniversite kazandım. Tercihimi Amerika’dan yana kullandım.
***
Bence büyük sınavın ilk bölümü üniversitede başlıyor. Özellikle 90’ların başında üniversite okuyan öğrenciler için büyük bir sınav çünkü o dönemde çoğu kişi bugünkü gibi bilinçli değildi. Avukat veya doktor olmak için programlanan avukat ve doktor çocuklarının haricinde, bazı öğrenciler için hangi anadalı seçeceğine karar vermek bile iki yılını alırdı. Türk çocukları Amerikalılar kadar özgür değillerdi bu konuda, genelde ailelerini memnun etmek için finans, ekonomi, uluslararası ilişkiler gibi ana dallar seçmek zorunda kalırlardı.
***
Kırkı geçtikten sonra beşinci sınıf travmalarının neden aklıma geldiğine gelince, bugün LYS sınavları ile ilgili bir haber okudum. Ham puan, yerleştirme puanı gibi konular anlatılıyordu. Sınav sistemleri çok değişmiş. Sadece çok sevdiğim evli bir çift arkadaşımın üniversite yaşında çocuğu olduğu için bu konulardan çok uzak kaldım. Bugünkü gençlere tavsiyem hangi ülkede okurlarsa okusunlar, milyonlarca işsiz üniversite mezununa katılmamaları için meslek dalı olan bir ana dal seçmeleri. Sadece benim düşüncem, çünkü sınav aslında üniversiteden sonra başlıyor…