“Ase leha şte hatsotserot kesef – Kendine iki gümüş trompet yap.
Vetakeu baen venoadu kol aeda – onları çaldığında bütün halk toplanacak”.
“Veim beahat nitkau venoadu eleha anesiim – bir kez çaldığında liderler senle toplanacak” (Bamidbar 10/2-4).
Tora’yı açıklayan görüşlerden birine göre bütün toplumu bir araya getirmek için trompet çalmanın oldukça uygun olduğu belirtilir. Aynı görüş ise sadece liderlerin bir araya gelmesi için trompet ile haber vermenin pek de mantıklı olmadığına dikkat çeker. Neticede onların sayısı fazla değildir ve onları bir araya getirmek için bir haberci yeterlidir.
Eğer bir haberci kullanılacak olursa her kabile lideri kendisinin ilk çağırılıp çağırılmadığını veya listenin neresinde olduğunu merak edecektir. Eğer kendisinden önce çağırılmış olanların varlığını fark edecek olursa bu onda bir gocunma yaratabilecektir. Neden diğer kabile liderlerine öncelik verildiğini anlamaya çalışacaktır.
Kıskançlık insanları yaradılıştan itibaren rahatsız eden bir özelliktir. Kayin, Tanrı’nın Evel’in sunusunu tercih etmesinden dolayı kardeşini öldürür. Yitshak’ı kıskanan Yişmael’in Yitshak’ı öldürmek için çabaları olduğu Rav Yisrael Meir Lau’nun bir deraşasında konu edilmiştir. Yosef’i kıskanan kardeşleri, sonunda onun Mısır’a satılmasına ve Mısır esaretinin başlamasına neden olurlar. Korah kendisinin yerine kuzeninin herkesin lideri olmasını kıskanır ve bu kıskançlık ona felaketlerle dolu bir son hazırlar.
İnsanoğlu bu örnekleri gördükten sonra kıskançlık denen özelliğin insanları sadece yıkıma götüren bir davranış olduğu konusunda birleşebilir. Ancak nededir bilinmez birçoğumuz bu özelliğin pençesinde kıvranmaya ve başkalarını kıskanmaya devam ederiz. Birçoğumuz bu durumun boş ve ehemmiyetsiz olduğunu bile bile bundan kendimizi soyutlamaya çalışmayız.
İnsan bu boşluğu başkalarında görmeye her zaman hazırdır ama kendisinde bunu görmeyi pek istemez. Bir başka deyişle başkalarının kıskançlık yaptığını görür ve bunu kınar ancak kendi yaptığı zaman buna önem bile vermez.
“Biz bu programı ondan çok daha iyi yürütebilirdik”.
“Bu programın sonunu görebileceğimizden pek de emin değilim”.
“Bak yine çıkmış kürsüde duruyor”.
“Bu sunum başka birine de pekâlâ yaptırılabilirdi”.
Çoğumuza bu söylediklerimiz aslında tanıdık geliyor. Yaşamımızın bazı evrelerinde bunu kullanmayanımız var mıdır? Ancak eğer karşımızdaki kişinin bu onuru veya görevi hak etmediğini düşünüyorsak o görevi gerçekten hak eden kişi gibi davranmalı ve tepkimizi böyle sözlerle değil olgun davranışlarımızla göstermeliyiz.
Baal Şem Tov bu dünyanın bir ayna olduğunu söyler. Kendi kusurlarımızı veya eksiklerimizi görmek istemezsek Tanrı karşımıza bu kusurları bire bir görebileceğimiz kişileri çıkartır. O kusurları onlarda görmemizi sağlar. Buradaki amaç bu kusurlarımızın farkına varmak, kabullenmek ve bunları düzeltme yoluna gitmektir.
Görüldüğü gibi insan doğası yaradılıştan beri hep aynı şekilde süre gelmektedir. Ancak insanoğlu kendi kusurlarını düzeltme yetisine de sahiptir. Bizlere düşen kendi yanlışlarımızın farkına varmak ve bunları bir daha yapmamak üzere bunlardan vazgeçmektir. Tora öğrenmek ve mitsvaları temiz bir kalp ile ‘leşem şamayim’ uygulamak bizlere bu yolun kapılarını açacaktır.