Aynı şeyleri konuşup konuşup kendinizi anlatmak istediğiniz ama en yakınlarınız tarafından bile duyulmadığınız, anlaşılmadığınızı hissettiğiniz zamanlar oldu mu? Zor zamanlardır bunlar. Kendinizi içinden çıkılamayacak bir kuyuya düşmüş hissedersiniz. En yakınlarım bile beni anlamıyorsa beni kim anlar deyip çaresizlik içinde kıvranırsınız. Sonra sesinizi yükseltmeye başlarsınız, o zaman sizi duyacaklarını zannedersiniz. Ama bu çevrenizle ilişkinizi bozmaktan başka bir işe yaramaz, sizi gene duymazlar. Oysa sesi yükseltince duyulacağınızı zannetmiştiniz. Sonra küskünlükler, öfke başlar. Sizi duymadıkları için onlara kızmaya başlarsınız ve sırtınızı çevirirsiniz. Umudunuzu kesmişsinizdir artık duyulmaktan. Bıkkınlık ve öfke sizi sarmalar. Anlaşılabilme için çırpınışlar durur. Anlamışsınızdır artık ne konuşursak konuşalım karşımızdakinin anlayacağı kadardır anlattıklarımız. Bir sessizlik düşer içinize. Ve sorgulama başlar. Neden böyle oluyor? Neden beni duymuyorlar? Neden beni anlamıyorlar? Bu hep böyle mi gidecek? Hayatım hep böyle mi devam edecek?
İşte bu nokta ışığın hayatınıza girmesine izin verdiğiniz andır. İlk başta başkalarına öfke duymaya, suçu onlara atmaya, sırtınızı onlara dönmeye devam etseniz de durduğunuz bu sessizlik içinde ‘esas ses’i duymaya başlarsınız. Bu ses siz sorguladıkça size seslenmeye başlar. Bu içimizdeki özün, bilgeliğin sesidir. Dışarıda aradığınız bütün cevaplara sahip olan iç sesinizdir. Siz sessizliğe girerek ve sorgulamaya başlayarak iç ve dış dengelerinizi ayar yapmaya başlamışsınızdır. Dengenizi bulmaya; hayattan gerçekten beklediklerinizi sorgulamaya, ne yapmak istediğinize, nereye gitmek istediğinize, bundan 5 yıl, 10 yıl, 20 yıl sonra nasıl bir hayata sahip olmak istediğinize, nasıl ilişkilere sahip olmak istediğinize ve en önemlisi nasıl bir insan olmak istediğinize dair sorularınızı sormaya ve cevaplarını vermeye başlamışsınızdır.
Bu arada sizdeki bu sessizliği ve değişimi fark eden gerçekten sizi seven çevrenizdekiler de bir şeylerin farklı olduğunu anlamaya başlarlar. Yıllardır konuşarak, bağırarak, haykırarak anlatmak istediklerinizi anlatamadığınız bu insanlar sizdeki değişimin farkına varırlar. Ve eğer sizi gerçekten seviyor iseler sizi duymak istemeye, sizi dinlemeye hazır olurlar. Ancak artık farklı biri vardır içinizde. Kendini anlatmak o kadar önem taşımamaktadır artık. Kendini duyabilmek daha çok önem kazanmıştır. Dıştan beklediğiniz ‘kurtarıcı’nın hiçbir zaman gelmeyeceğini, tek kurtuluşun içimizdeki büyük güçte olduğunu anlamışsınızdır artık. Eğer etrafınızda hâlâ sizi duymak istemeyen yetişkinler var ise de onlarla nezaketli bir şekilde ilişkinizi kesme hakkını tanırsınız kendinize. Ayrıca onlara size kendinizi buldurdukları, hiçbir yardımın dışarıdan gelmeyeceğini anlamanızı sağladıkları için binlerce teşekkür ederek.
İç sesinizi duymak size hayata çok farklı bir bakış açısıyla bakmayı kazandırır. Hayatınızda yaratmak istediğiniz yöne hareket etme dürtüsü sizi artık rahat bırakmaz. Ve eylemsiz duramazsınız artık. Fakat bir yandan da huzursuzluk, öfke, değişim korkusu içinizi tırmalar. Midenizde kelebekler uçuşur. İşte zor bir dönem daha... Değişime atılacak ilk adımlar. Ne kadar kötü olursa olsun bildik, tanıdık, rahatlık alanınızdan bilinmeyene atılacak adımlar. Çok korkutur bu insanı. Bilinmeyen her zaman korkutur insanları. Ancak artık bilinende durmak için bütün sabrınızı, gücünüzü kullanmışsınızdır. Aynı şeyleri yaparak farklı bir noktaya varamayacağınızı artık çok iyi anlamışsınızdır. Ta hücrelerinizde farklı bir şey yapma ihtiyacı içinde olduğunuzu bilirsiniz. Sonunda zor da olsa atarsınız karanlığa o adımı. Ve bir anda hayatınız tümüyle değişir. Mucizeler yaşanmaya başlar. Bu kadar korktuğunuz şeyin aslında hiç de korkulacak bir şey olmadığını görürsünüz. Eşzamanlılıklar sizi hayrete düşürür. Bütün kapılar ardına kadar açılmaya, dış ayarınızı yaptığınız bütün yakınlarınız size istediğiniz gibi davranmaya, hayalini kurduğunuz her şey bir bir hayatınıza akmaya başlar. Ve anlarsınız o zaman… Siz değiştikçe dünyanız da değişir. Siz aynı kaldığınız sürece hiçbir şey değişmeyecektir.
Şükredersiniz o güce. İçinizde hep sizinle olan, sizin için sizden daha iyisini bilen, sizin, çevrenizdekilerin ve bütünün hayrı için sizin adım atmanızı sağlayan o büyük güce. Artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz, siz ‘öz’ünüzle buluşmuşsunuzdur artık.
Eğer karşınızdakine bağırarak, yüksek sesle bir şeyler duyurmaya, anlatmaya çalışıyor iseniz kalpleriniz uzak demektir. Kalbiniz uzak olduğu için sesinizi ancak yükselterek duyurabileceğinizi zannedersiniz.
Sevgililere bir bakın. Onlar konuşmazlar pek. Kalpleri öylesine yakındır ki kelimelere ihtiyacı yoktur onların. Sessizlik içinde anlaşır onlar.
Sizin de etrafınızın kalplerinizin yakın olduğu insanlarla çevrelenmesi dileğiyle…