Fazla meraklı görünmekle fazla duyarsız kalmak arasında gidip gelen bir serüven sosyal medya paylaşımlarına tepki vermek. Birileri ben buradayım diye bağırıyor. Uzun bacaklarım var, tatile ihtiyacım var, Kartal Bebeğe yardım edelim duyuruları, kendi yüzüne makyaj uygulanırken canlı akışa geçenler gibi… Seviye hâlâ yerlerde: Paylaşım 101. Konu bayat da olsa çözümlemeye çalışacağım.
Geçen gün facebook beni kutladı, dokuz senede 3500 küsur gönderiyi beğenmişim. Bir an kendimi maaşlı asker gibi hissettim. Sonra kendi gönderi tarihçeme baktım. Beni beğenen de olmuş. Çok tuhaf bir tarihçe, bölük pörçük alıntılar, hayat kesitlerinden haberler, yazılarım, biraz müzik… Asıl arzum, keşke insanlara yaptığım yorumların bir külliyatını görebilseydim. Ancak imaj endişesi ile çoğunu 30 dakika tutup sildiğim için orada da asıl ironik ifadelerimi yakalamak zor olurdu. Çünkü aklımdan geçenleri ne kadar filtre etsem de insanların yaptığı paylaşımlara ara ara alaycı yorumlar koyma dürtüme mani olamıyorum, bu erdemli ortama biraz insan gerçekliği katmak adına.
İtiraf edin, kaç kere sadece sevdiğiniz bir insan paylaştığı için tamamen içeriksiz resimleri videoları beğendiniz… Komedi bir durum, beğenmezsek sanki arkadaşlık zedelenecek… Ne olurdu altına cırt diye aklımızdan geçeni yazabilsek?
Bir de şu durum ilginç. Bir ortamda 4-5 kişi muhabbet ederken birden bire gözlerden biri telefona kayıyor. Hiç tanımadığımız kişilerin düğün dernek yayınına konuk oluyoruz. Biraz merak, biraz mevzu yaratmak amaçlı herkes ilgileniyor. Bizim güzel gecemizin tarihçesi yok oluveriyor. Kendi güzelliğimizi başkasına devrediyoruz…
Canlı bir konser izliyorum, gözümün önünde ‘bu evrende bir tozsun’ diyen harika bir grup, o anı hafızamda sonsuzlaştırmayı tercih ediyorum, kamerayı burunlarına dayamak yerine. Veya geçenlerde motosiklet kazasında kaybettiğim arkadaşım Cem için, bir şişe Kızılcaterzi açıp şerefine içmeyi tercih ediyorum, ne kadar içimin parçalandığını herkese ifade ederek rol çalmak yerine. Bu anılar benim ana sayfa tarihçemde yok mesela… Kimse görmedi, bilmiyor. Yani benim asıl hayatımı paylaşımlar olarak bir gün incelersek eksik… Bu yüzden insanların kendi külliyatını yaratmak için daha titiz bir arşivleme yapmaları gerekir. Steril olmak adına duygularımızın yarısını ifade etmekten kaçınıyoruz. Bari kendinize itiraf ettiğiniz küçük bir defteriniz olsun. Her daim rol almak veya rol çalmak arasında gidip gelen, bol beğenilen sosyal medya geçmişiniz devam etsin önemli değil.
Vardığım sonuç bu: hafızamıza güvenemeyiz, geçmişi belgelemekte fayda var. Anı toplayın… Ancak bunu gazete haberi veya reklam broşürü gibi yapmanın faydası yok. Kızgınlıklar, şımarıklıklar, hasetler, kinayeler, avaz avaz ağlamalar ve gözden yaş gelene kadar gülmeler… Hepsinin geri döndüğümüzde bize o anı tekrar canlandıracak şekilde bir yerlerde tutulması gerek. Bunun size uygun yolunu bulun! Zira elbet bir gün geri dönüp kendi steril paylaşımlarınızı ‘gerçek’ sanacağınız kadar hafızanız gidecektir… Mazallah!