TV’lerde iki ülkenin başbakanlarının veya başkanlarının müşterek basın toplantıları sık sık karşımıza çıkar. Her iki yönetici konuşmalarına başlarlarken, ekseriyetle, kendi ulusları arasındaki ‘tarihe dayanan, gelenek ve ilişkiler’den bahsederler. Genelde bu cümlelerin protokol gereği söylendiği kabul edilir.
Ancak bazı buluşmalarda ‘tarihe dayanan ilişkiler’ cümlesi, gerçekten çok derin müşterek bir geçmişi de tarif edebilir.
Geçenlerde, İsrail Başbakanı Nethanyahu’nun Atina’da, Yunan Başbakanı Alexis Tsipras’ı ziyareti gerek yerel, gerekse uluslararası medyada geniş yer aldı. Bu haberleri izlerken aklıma şöyle bir soru takıldı: Acaba İsrail ve Yunanlılar arasında ilk diplomatik buluşma hangi tarihe rastlar?
Cevabını çoğunuz biliyorsunuz: Milattan önce Ocak 331… Yani takriben 2350 yıl evvel1 iki ulusun başkanları, tüm Helen devletlerinin başkanı, Makedonyalı Büyük İskender ve Koen Gadol (Tapınağın büyük rahibi) Jaddus’un Yeruşalayim’de buluşmaları.
Lütfen, ortaokul ve lisede bizlere öğretilen tarih derslerini hatırlayınız. Büyük İskender’in hayatı ve seferlerini epey detaylı bir şekilde okumuştuk. Baştan başlamaya hiç niyetim yok.
Özetle, İskender orduları ile birlikte Anadolu’ya geçtikten ve iki kere Pers Kralı Darius’u yendikten sonra aniden güneye döner. Bugünkü Lübnan’ın Tyr (veya Sur) şehrini ve Gazze’yi, fetheder; Yeruşalayim’e yönelir. O tarihlerde İsrail’in başkentinin stratejik önemi yoktur. İskender’e direnmeleri de söz konusu değildir. Helen ordularının oraya gitmelerinin sebebi ne idi?
Ünlü tarihçi Josephus Flavius’a2 kulak verelim (özetliyorum):
“İşgal ordusu şehrin önlerine vardığında, Koen Gadol tüm merasim giysilerini kuşanmış ve tacı başında olmak üzere İskender’e doğru yaklaşır. Tüm hahamlar ve şehrin ileri gelenleri de arkasındadır. O anda tüm hazır bulunanları hayretten donduracak bir olay gerçekleşir: Muzaffer komutan atından iner, Büyük Rahibe yaklaşır, önünde hürmetle eğildikten sonra elini sıkar. Büyük İskender’in arkadaşları, erkânı ve askerleri de şaşkındır. Hiç kimseye, hatta babasına, dahi bu hürmeti göstermeyen İskender, Jaddus’ün önünde niçin eğilmiştir?
İskender bununla yetinmez; Koen Gadol ve tüm heyeti ile birlikte şehre girer, doğruca Kutsal Tapınağa gider ve orada, Yahudi dini ritüellerini aynen uygulayarak, Tanrı’ya kurbanlarını sunar3. Halk büyük bir heyecan içindedir. İskender onlara hitap ederken tüm haklarının ve geleneksel yaşamlarının teminat altında olduğunu bildirir. Toplumdan gelen bazı istekleri dinler ve yerine getireceğine söz verir. Konuşmasının sonunda, halktan eli silah tutabilen gençler arasında kendi ordusuna katılmak isteyenlerin olup olmadığını sorar. Gençlerin tamamına yakını kabul etmişlerdir.”
İskender’in gösterdiği bu yakınlık, kendi generalleri tarafından dahi anlaşılamaz. Nihayet aralarından Parmenion adında biri çıkar ve suali sorar (sözü tekrar Josephus Flavius’a bırakıyorum):
“Tüm dünya senin önünde eğilirken sen niçin Yahudilerin Koen Gadol’ü önünde eğildin?”
Cevap ilginçtir: “Ben onun önünde eğilmedim, onun Tanrısı önünde eğildim. Ben bu şahsı Asya’ya doğru sefer hazırlıklarımı yaparken rüyamda gördüm. Aynı elbiseleri giymişti. Bana güvenle ve gecikmeden yola çıkmamı, Tanrısının şahsen ordumu yöneteceğini ve Pers İmparatorluğunu bana teslim edeceğini söyledi. İşte bana aşıladığı bu kutsal güvenle yoldayım ve Darius’u yenerek Perslerin gücünü kıracağım: tüm düşüncelerimi de gerçekleştireceğim.”
Şimdi lütfen bu yazdıklarımı bir düşünün ve hafif efsane kısımlarını da ayıklayın. Büyük İskender, muazzam bir strateji ve diplomasi yürüterek, Perslere karşı müttefiklerini arttırıp güçlendirmiştir. Ve bu planlarını Makedonya’da iken yaptığı gizli ve açık görüşmelere dayanarak tasarlamıştır.
Esas hedef ve hayali ise, Pers ve Yunan medeniyetlerinin kaynaşmasından doğacak daha ileri bir kültür yaratarak, tüm Akdeniz yöresinde ebedi bir barış ve huzur ortamı sağlamaktı.
Yazımın başına dönersek, İsrail Başbakanı sanki 2350 yıl ötesinden bir iade-i ziyarette bulundu. 2350 yıl evvel Persler gündemin ana maddelerinden biri idi; bugün de aynı mesele söz konusu.
Bugüne ve bilhassa geleceğe bakarken, uzak zannettiğimiz geçmişin aslında çok yakınımızda olduğunu görmek sizlere de ilginç gelmiyor mu?
1 Ravlarımız, tarih olarak ‘25 Tevet’ gününü belirlemişlerdir.
2 Josephus Flavius (MS 37-MS 100), asker ve Yahudi tarihçidir. ‘Yahudilerin Tarihi’ ve ‘Büyük İsyan’ adlı eserleri ile ünlüdür. Yukardaki cümleleri ‘Yahudilerin Tarihi’ adlı kitabından özetledim. Hayatı ve eserleri çok ilginç olup ayrı ve uzun bir yazı konusu teşkil edebilir.
3 ABD Başkanı Trump’ın geçenlerde Ağlama Duvarı önünde dua etmesi normal değil mi?