Herkesin uğraşı, ilgi alanı kuşkusuz farklıdır. Kendi payıma konuşmak gerekirse, benim zamanımın çoğunu okuduğum kitaplar dolduruyor. Bu yüzden internet sitelerinde, gazetelerin kitap eklerinde yeni yayımlanan kitapları izliyor, beğeneceğimi umduğum ya da ilgi duyduğum yazarların yapıtlarını satın almaya çalışıyorum. Kimi zaman da adına, konusuna takıldığım veya bir başkasının önerisiyle edindiğim ve benim için yeni bir keşif sayılan bir yazarı okuduğumda, bundan ayrıca keyif alıyorum. Ayrıca arkadaşlarıma beğendiklerimi önermekten, yazılarımda da onları tanıtmaktan mutlu oluyorum.
Bazen de şu sorular aklıma takılmıyor değil:
Onca okunacak kitap varken, boşa harcadığım zamanlar için hayıflanmalı mıyım?.. Her gün onlarca sayfa daha okusam bir şey mi değişecek yaşantımda?..
Hiç sanmıyorum! Aslında bu soruların da bir anlamı yok. Doğal olarak her birimiz ilgi duyduğumuz konulara daha çok zaman ayırmak, o uğraş alanı içinde daha mutlu olmak isteriz. Müzikle yaşamını dolduran kimileri, belki aylarca eline bir kitap almamıştır. Bir başkası günlük yaşamında spora daha çok ağırlık vermektedir. Bir başkası da televizyon bağımlısı olup zamanını onu izleyerek doldurmaktadır. Örnekleri çevremizi gözlemleyerek istediğimiz kadar çoğaltabiliriz. İşin doğrusu, günlük uğraşımız dışındaki ilgi alanlarımız, bizi yaşama bağlayan, keyif veren, hayatımıza bir anlam katan etkinlikler olmaktadırlar.
Kitap konusuna dönecek olursak…
Her birimiz için farklı anlamlar ifade eden kitaplarla ilgili olarak ünlü yazar Jorge Luis Borges’in sözlerine sığınmak istiyorum:
“Bir kitap, sözel bir yapıdan ya da bir sözel yapılar dizisinden daha fazla bir şeydir; okuruyla kurduğu diyalogdur, okurunun sesine dayattığı tonlamadır, okurunun belleğinde bıraktığı değişen ve dayanıklı imgelerdir. Bir kitap, bir başına bir varlık değildir. Bir ilişkidir, bir sayısız ilişkiler eksenidir.”
Kitabın herkesin hayatındaki yerinin ve anlamının farklı olduğunu söylemiştik. Kimi için suskun bir dost, kimi için yaşamın sert dalgalarına karşı bir sığınma limanı, kimi için karanlığını aydınlatan bir ışık, kimi için yaşamına anlam katan bir varlık… Kiminin belki de hayatının hiçbir döneminde, hiçbir şekilde kitaplar yer almıyordur. Bu konuda ne bir eleştiriye ne de bir tartışmaya girmek isterim. Herkesin mutlu olduğu şekilde yaşamını sürdürmesinden yanayım. Ben yalnızca kendi penceremden bakarak gördüklerimi paylaşmak, düşündüklerimi söylemek, duygularımı aktarmakla yetiniyorum.
André Gide, bir deneme yazısında şöyle diyor:
“Benim için bir yazarı okumak, yalnızca neler söylediğini öğrenmek değildir; onunla birlikte yollara düşmek, onun eşliğinde yolculuğa çıkmaktır.”
O denli sonsuza uzanan bir yol ki… Bu keyifli yolculuğun hiç bitmemesini diliyorum.
Onca okunacak kitap varken!...