Ermeni ulusu, kendi dillerinde ‘Hay’ olarak anılır ve yaşadıkları toprakları Hayastan olarak nitelendirirler. Hay kelimesi etimolojik olarak ‘Hayk’ kelimesinden türetilmiş olup Nuh’un oğullarından biridir. Yeryüzünün en kadim uluslarından biri olan Hayların tarih sahnesinde haklı bir yer edinmeleri Hristiyanlığı ulus olarak kabul eden ilk ülke olmalarından gelir. Sanata, edebiyata, müziğe doğuştan yetenekli olan bu toplumun izlerini özellikle gösterişli mimari eserlerde hemen görebilirsiniz. Taşa hayat veren, onu dillendiren bu ulusun bir başka yeteneği ise iyi ticaret yapmalarıdır. İşte bu ticaret alışverişleri sayesinde Yahudilerle tanışmış olan Haylar, bu kadim kültürden de etkilenmişlerdir.
Pagan dönemde bugunkü Ermenistan topraklarında da varlıklarını sürdüren Yahudilerin geçmişi iki bin yıl öncesine dayanmakta. Kral II. Tigran’ın Ortadoğu’ya yapmış olduğu seferlerde esir alınan on bin kadar Yahudi bu topraklara getirilmişti. Roma akınlarına uğrayan o günkü Ermenistan topraklarında Yahudi nüfusu giderek artmıştı, ancak Pers Kralı II. Shapur, Ermenistan topraklarına girerek Yahudileri yeniden Pers topraklarına sürmüştü. Yine de varlıklarını Ermeni yerleşimlerinde devam ettiren Yahudiler hakkında çok fazla yazılı kaynak bulmak zordur. Bölgede diğer kültürlerin içerisine karışan bu toplum ilerleyen yıllarda Kürt Yahudileri ile birlikte anılmaya başlanmıştı. Tarihi kaynaklar Vayots Dzor Bölgesinde geçmişleri 13.yüzyıla dayanan ve üzerinde İbranice yazan mezar taşlarından bahseder. 19. yüzyıl ortalarında Polonya ve Ukrayna tarafından Yerevan’a (Erivan) Yahudi göçü olmuştu. Aşkenaz ve Sefaradların sayısı hızlıca artmıştı. Bu zaman diliminde Kıta Avrupası’nda git gide yükselen lokal antisemit olayların etkisinin de bu artışın sebebi olduğu tahmin edilmektedir.
Yerevan’daki Mordehay Navi Sinagogu bu yıllarda kurulmuştu. Bugün sayıları yüzlerle ifade edilen Ermenistan’daki Yahudi nüfusu, Ermenistan’ın önemli kültürlerinden biridir. Geçen ay bu ülkeye yaptığım ziyaret esnasında konuştuğum Beyrutlu bir Ermeni, Yahudiler için “Ruhu kadim bir millet” tanımlamasını yaptı. Gerçekten de yeryüzünün en kadim ve dünya tarihine yön vermiş iki milletini bu topraklarda görmek, duymak ve hissetmek insana farklı bir manevi haz vermektedir.