Geçtiğimiz günlerde ABD Virginia’da ‘üstün beyaz ırk’ savunucuları ile ırkçılık karşıtları arasında meydana gelen çatışmayı duymuşsunuzdur. Bu olaylar, daha önce de yazdığım gibi, her bireyin içinde gizlenen ve fırsat baş gösterdiğinde yüzeye vuran bir faşist olduğunu yine düşündürdü.
ABD gibi eşitlik ilkesi üzerine kurulu bir devlette bile, aslında farklılığa tahammülü olmayan insanlar olduğu bir gerçek. Hepsi tabii ki sokaklara fırlayıp gösteri yapmıyor, topluluklara araba sürmüyor, hatta kınıyor görünüyor. Çoğu, gizli kalmak ve ırkçılıkla özdeşleşmemek için sadece oy zamanı kapalı sandıkta rengini belli ediyor. Hele ki ekonomik sıkıntıların baş gösterdiği zamanlarda kıskançlık ve öfke, gizli faşizmi aktive ediyor.
Sakın bir kibre kapılıp kendinizin içindeki faşisti inkâr etmeyin. Zira herkesin içinde gizlenen, önyargılarla oluşmuş, sakınılan birkaç insan türü vardır. Ve hayranlık duyulan büyükler de bu türlerden haz etmediklerini bize belli ettikleri için sonuçta o hoşnutsuzluk doğal kabul edilir. Ta ki, bir an gelir ve hedef gösterilen nahoş gruplardan biri haline geliverirsiniz. Örneğin, normalde şort giyen kadınlara tahammülü az olduğu için onlara iffetsiz, edepsiz denmesini normal karşılayan pek çok insan var toplumda. Ancak geçenlerde bir gazeteci, ‘sigara içen başörtülü kadınlar’ adına bir varsayımda bulunuyor ve “Siz benim başımı örttüğüme bakmayın, benden ümidinizi kesmeyin, sizinle paylaşacağım daha çok şeyim var” intibasına kapıldığını yazıyor. Yani sigara içen kadının başka şeyler teklif ettiğini ima ediyor. O ana kadar kılık kıyafetin edepsizlikle birebir örtüştüğünü düşünen pek çok kişi, sigaraya laf edilince savunmaya geçiyor, zira gerek kendi, gerek eşi, gerek kız kardeşi sigara içen pek çok insan ilk defa iffetsizlik yapıştırmasına anlayışlı olmak zorunda kalıyor!
İnsan, beynine işlenen alt mesajları mantığına sığdığı için düşünmeden kabulleniyor. Örneğin, izlediğim bir röportajda Kuzey Koreli bir genç kız, ilkokuldaki matematik problemini anlatıyor: Dört Amerikalı soysuzdan ikisini öldürürsen geriye kaç Amerikalı soysuz kalır? Ve cevap olarak iki demesi yetmiyor, ‘iki Amerikalı soysuz’ demesi bekleniyor.
Sıradan insanın içindeki faşisti düzeltmek çok zor… Amerika’da 1943’te çekilmiş öğretici bir video, meydanda toplanan kalabalığa üstün beyaz ırkı savunan, zencileri, yabancıları kötüleyen bir konuşma ile başlıyor. Sonra Doğu Avrupa aksanlı bir Yahudi, huşu içinde dinleyen bir gence toplumları bölmek için önyargılar yaratıldığını Almanya örneği ile anlatıyor. Epey didaktik bir film, ancak bir film yaparak insanın içindeki faşist yargıları bitireceğini sanmak, sadece Amerikan naifliği gibi geliyor bana…
Obama’nın tweet’i ile bitirelim: “Kimse doğduğu gün bir başkasından rengi, dini veya geçmişi nedeni ile nefret ederek doğmaz.” O halde faşist yargılar değil sevgiyi ekerek başlayalım, sonradan filmlerle kınamalarla değiştirmek gerekmesin…