Kuzey Iraklılar (Kürt bile olması gerekmiyor) merkezi Irak hükümetinin kendilerine gereken güvenliği ve hizmeti verdiğini düşünseydi bu kadar büyük oranla bir ayrılma kararı çıkar mıydı? Saddam sonrasında bir türlü toparlanamayan Irak’ın ülke içinde yaşayan insanların güvenliğini sağlamakta güçlük çektiği, Batı’nın desteği olmadan IŞİD ile mücadele etmekte zorlandığı bir gerçek.
Kritik Fransa seçimlerini Macron’un kazanmasının ardından Almanya seçimlerini de favori gösterilen Başbakan Merkel’in partisi Hristiyan Demokratlar kazandı. Her iki lider daha güçlü bir Avrupa hedeflerken, AB içindeki problemleri çözmekte ne kadar başarılı olacaklarını ancak zaman gösterecek. Her iki ülkede alınan sonuçlar, AB için ve merkez sağcılar ve hatta merkez solcular için tatminkârken, her iki ülkede de solcuların sandığa gömülmesi ve aşırı sağın yükselmesi son derece tedirgin edici.
Gelir dağılımının adaletsiz olması, Avrupa Birliği içindeki regülasyonların tam oturtulamaması, yapısal ve entegrasyon sorunları, yaşlanan nüfus, işsiz gençler kadar, yaşlanan nüfusun oylarının eski günlerin özlemiyle veya bilinçaltının gizli derinliklerinde saklanmış dürtülerle sağa kayması, Avrupa’da aşırı sağı güçlendiriyor. Hatırlanacağı üzere Brexit oylamasında da çalışan ve büyük şehirlerde yaşayan nüfus AB’de kalma yönünde oy kullanırken, Büyük Britanya’nın kahramanlık destanlarıyla yetişmiş yaşlı nesil, AB’den ayrılma yönünde oy kullanmıştı.
Öte yandan geçtiğimiz haftalarda son derece ilginç iki referandum gerçekleşti. Biri doğrudan Türkiye’yi etkileyebilecek Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) bağımsızlık referandumu, diğeri ise Katalonya’nın İspanya’dan ayrılma referandumu. Her iki referandum da uluslararası çevrelerce pek itibar görmedi. Özerk Kürt bölgesinde yapılan referandum sebebiyle İran ve Irak IKBY’nin hava sahasını kapattı, Erbil ve Süleymaniye’ye uluslararası uçuşlar durduruldu. İçinde Barselona’nın da bulunduğu özerk Katalan bölgesindeki referandumda ise İspanya merkezi hükümeti müdahil olarak oy kullanımını engelledi. Her iki referandumda kullanılan oyların yüzde 90’ı ayrılma yönündeydi. Her iki referandum etnik ve tarihi sebeplere dayandırılarak yapıldı. Oysa ki bu tip referandumlarda, özellikle yüzde 90’a yakın ayrılma yönünde oy kullanıldıysa eğer, sebep etnik kökenden, tarih birliğinden ziyade ekonomi ve güvenlikle ilişkilendirilmelidir.
Kuzey Iraklılar (Kürt bile olması gerekmiyor) merkezi Irak hükümetinin kendilerine gereken güvenliği ve hizmeti verdiğini düşünseydi bu kadar büyük oranla bir ayrılma kararı çıkar mıydı? Saddam sonrasında bir türlü toparlanamayan Irak’ın ülke içinde yaşayan insanların güvenliğini sağlamakta güçlük çektiği, Batı’nın desteği olmadan IŞİD ile mücadele etmekte zorlandığı bir gerçek.
Özerk Katalan Bölgesinde ise konu sadece ekonomik. Özensizce, alelacele altyapısı oluşturulmadan yapılan referandumda, bölge halkı bağımsızlık konusunda geri adım atmak zorunda kalabilir. Kaldı ki bu tip bir referandumu hem AB kurum olarak hem de AB ülkeleri riskli bulabilir. İspanya’da Katalan’lar kadar Bask bölgesi, Fransa’da Korsika, ayrıca Kuzey İtalya Güney İtalya’dan, Kuzey Belçika Güney Belçika’dan ayrılma isteklerini zaman zaman dile getirmekteler.
Öte yandan Katalanlar başarılı olmasa da geri dönüşü olmayan bir sürece girildi. Eninde sonunda Avrupa Birliği içerisinde AB’ye bağlı daha fazla bölünmüş ülke görmek mümkün olabilir. Böyle bir durumda AB içinde gereken altyapıyı hazırlamak gerekir. Avrupa bu sorunun üstesinden bir şekilde gelse de, farklı bölgeleri etkileyebilecek yeni bir akımı tetiklenmiş olabilir. İyi yönetilmediklerini, korunmadıklarını, hizmet almadıklarını veya aşırı vergi ödediklerini düşünen bölgeler, artık etnik köken, din vs. mazeret göstermeden merkezi yönetimlerden ayrılmak için referandumlar düzenlemeye başlarsa sonuç ne olur? Daha da ileri gidersek acaba kendi yönetimlerinden kopan şehir /bölgesel devletler AB benzeri oluşması muhtemel yapılara ayrı ayrı katılmaya karar verirse ne olur? Söz gelimi Başkan Trump’a aşırı derece karşı olan Kaliforniya eyaleti benzer bir referandumla önce bağımsızlığını ilan edip sonra da Kanada’ya katılmak isterse ne olur? Şimdilik absürt gibi görünse de gündeme gelmesi mümkün sorular...