12 Dev Adam’ın Avrupa Şampiyonası macerasından sonra yazmaya fırsat bulamamıştım. Üzerinden zaman geçse de, ligin başlamasına çok az kalmış olsa da, bence hâlâ paylaşmaya değer birkaç söz var.
Turnuva öncesinde kiminle konuşsam, genelde ya ev sahibi olma avantajımızdan ya da bireysel yeteneklerden konuşup, eksiklerimiz olduğu için takımın çok ileriye gidemeyeceğini öngörüyorlardı. “2010’daki heyecan yok!” en çok duyduğum cümleydi galiba. Bütün bu konuşmaları göz ardı edip, kendi adıma konuşmam gerekirse; eksikler olduğu konusunda hem fikirdim. Fakat bende etrafımdakilerde olmayan bir heyecan vardı. Bu takım yarın da maça çıksa, yer fark etmez, yine aynı heyecanı yaşarım. Artık yavaş yavaş jenerasyon değişimine giden A Milli Takım’daki enerjiye güveniyordum galiba. Ki bu güvenim de boşa çıkmadı. İstenilen sonucu alamasak da, maçlarda koyduğumuz karakter ve özellikle genç oyuncularımız Furkan ile Cedi’den aldığımız muazzam katkılar, gelecekte olacak güzel şeylere göz kırpmamızı sağladı.
Bu turnuva boyunca izlediklerim bazı şeyleri fark etmemi sağladı aslında. Her şey bir süreç. İnsanların birbirine alışması, karşısında konuşan kişinin beden diline, davranışlarına hakim olması… Bunlar zaman gerektiren şeyler. Milli takım şu anda bir değişim sürecinde, eski jenerasyondan oyuncular yavaş yavaş milli takıma veda ediyorlar ve yerlerini genç, yeni isimlere bırakıyorlar. Belki de beni deli gibi heyecanlandıran kısım da budur. İki sene önce 95-96-97 jenerasyonunun ‘Altın Jenerasyon’ olduğuna dair bir yazı yazmıştım. O zamanlar U16 ve U18 oynuyorlardı. Şimdi ise A Milli Takım’a doğru emin adımlarla ilerliyorlar. Hatta bazıları NBA yolunu bile tuttu. O inanılmaz jenerasyonun birkaç sene sonra en üst mecrada tekrar bir araya gelecekleri fikri benim içimdeki inancı her geçen gün arttıran ve olacakları deli gibi merak etmemi sağlayan faktör bence.
Süreç diyorduk... Birbirine çok benzeyen iki insanın bile birbirlerine alışması aylar sürerken, her biri ayrı karakterde olan 12 kişinin birbirine hemen adapte olması beklenilemez zaten. 2010’daki gibi değil takım dendiği zaman ise, tabii ki haklılar. Çünkü 2010’da Türkiye’de sahaya çıkan takımın çoğunluğu senelerdir hem kulüplerde hem de milli takım forması altında aynı tarafta yer alıyorlardı. Onlar için olan alışma ‘süreci’ bitmişti yani. Milli takıma tekrar adapte olma ve elinden geleni yapma işindelerdi onlar. Emin olun, 2017 itibariyle keskin bir jenerasyon değişimi sürecine giren 12 Dev Adam, kısa bir süre sonra beklenileni tam olarak karşılayabilecek bir takım haline gelecek.
Ayrıca bu yeni yapılanmaya rağmen, bu şampiyonada sahada ortaya koyduğumuz mücadele, karakter alkışa değerdi. Özellikle İspanya karşısında oynadığımız oyun, istediğimiz sonucu alamasak da, inanılmaz derecede tatmin eden cinstendi. Maç sonlarını ve bazı kritik yerleri çok iyi oynayamamamız evet göze çok batıyordu belki. Fakat negatifliklerin yanında, çok fazla da pozitif vardı. Bireysel, oyuncu bazlı konuşmak gerekirse, Furkan Korkmaz’ın genç yaşına rağmen oynadığı basketbol takdir edilesi cinstendi. Aynı şekilde Cedi Osman da öyle. Bu ikili bu sezon NBA’de ülkemizi en iyi şekilde temsil ederek, isimlerini bol bol duyuracağa benziyor. Bizler de merak içindeyiz tabii ki.
Birkaç sene sonra yeni oyuncular, yeni yetenekler ve yapılanmayla bakalım bizi nasıl bir Milli Takım bekliyor olacak. Yazının sonuna daPhiladelphia Sixers’in mottolarından biri olan bir cümleyle bırakmak istiyorum; “Trust the process” yani sürece güvenin. Her şey iyi olacak.