soL adlı sitede yayınlanan ‘Ayla filmi Kore Savaşı’nı nasıl çarpıtıyor?’ adlı yazıyı facebook sayfamda paylaşınca ilk defa aykırı bir medya kanalının yazısına maruz kalan dostlarım şaşırdılar. Yazı, ABD’nin çıkarları doğrultusunda gidilmiş, milyonlarca Korelinin yaşamına mal olmuş bir savaşı destansı bir hikâye gibi gösteren filme kızgınlık unsurları taşıyordu. Ve hatta Kore Savaşı konusunda tahrifat yapmanın orada yaşamını yitiren insanlarımıza haksızlık olduğunu savunuyordu. Tepki veren dostlarım, Sovyet emperyalizmini desteklediğimi, Stalin’in Ukrayna’nın mahsulüne el koyup onları açlığa terk eden bir katil olduğunu ve dünyayı saran post truth (inanılmış gerçek) akımına çanak açtığımı bana hatırlattılar. ‘İfade özgürlüğünün de bir sınırı olmalı bu tür yalanları yaymanın bir faydası yok’ mesajı verdiler… Yani karşıt bir görüş görünce hemen silahları kuşandılar. Ben de aynı şeyi yapıyorum. Siz de yapıyorsunuz. Örneğin, birisi çıkıp da “Holokost abartılıyor, ne var canım, savaşta zayiat normaldir” dediğinde bunun yalan boyutundaki önyargıyı ve nefreti sezip hemen karşılık vermeye çalışıyoruz.
İfade özgürlüğünü bazıları için hak görüp diğerleri için görmemek, bize dahil kimseye fayda sağlamaz. ‘Bazen de sınırı çizmek gerek’ gibi kısıtlayıcı tavırlar sonuçta yanı başımızdaki kişilerin bile gerçek düşüncelerini gizlemesine neden oluyor. Irkçı artık Nazi selamı yapmıyor diye daha az ırkçı değil. Peçeleme denen gerçek duruşunu gizleme sonucunda fikirler sadece saklanıyor, yok olmuyor. Fikirlerin serbestçe dolaşıma girebildiği bir ortam içerikli düşünce üretmek ve yeşertmek için gerekli.
Yalan dolan içerdiğini düşündüğümüz yayınları okumuyoruz, kendimiz gibi düşünen yayınları tercih ediyoruz. Öyle ya, Türkiye’de t24, diken, bir gün okuyanlar, gidip atv izlemiyorlar, soL haber portalını takip etmiyor. Birbirimiz için yazı üretiyoruz, fazladan bir kişi açıp okumuyor. Halbuki her elimize geçirdiğimiz yazıyı yalayıp yutacak kadar okumaya ve bilgiye aç insanlar olsaydık, iddiaların sadece ağırlığı kadar yankısı olduğunu anlardık. Kof bir yazının çokça taraftar topladığı bir dünyada olmazdık. Tehdit altında hissetmezdik.
ABD’de bireylerin bayrak yakma hürriyetine dahi sahip olduğu için yargılanmadığı kadar büyük bir ifade özgürlüğü var. O haklara da sahip çıkmaya çalışan bir yargı sistemi var.
Pazar günü Limmud kapsamında dinlediğim Gönenç Gürkaynak’ın konuşmasından esinlenerek bu yazıya karar verdim. Şeffaflığın peçeli düşüncelerden daha faydalı olduğunu ve ifade özgürlüğünün sınırsız olması gerektiğini savunuyordu. Sıradan insanların bile argüman oluşturması, ve başkasının fikrini duyması artık geri dönüşü olmayan bir ufuk açıyor. Mevcut düşünce seviyesi fikir alış verişi sayesinde bir adım ileri gidiyor. Bir defa yeni bir fikrin girişiyle genleşen zihin artık bir daha asla eski boyutlarına dönemez.
Kimsenin aklı ile alay ederek bir yere varılamaz. Doğal olarak sol görüşlü bir portalın ‘masum’ Kore halkı ile yazdıklarını bilgi ile çürütmek mümkün. Buna inanılmış gerçek değil, sadece duygusal gerçek diyebiliriz. Karşı görüş belirtmek de serbest… Ancak ifade özgürlüğüne kızgınlıkla yaklaşmak sadece toyluktur…