Black Friday olarak ABD’de her sene tekrarlanan bir indirim günü var. Bu açıklamaya ihtiyaç bile olmamalı, zira küreselleşme sonucu, zaten hepimiz bu indirim furyasının bir parçası olmuş durumdayız. Ancak benim endişem, ülkemizdeki uygulamanın bu indirimin temelinden uzaklaşmış olması. Yani hep olduğu gibi özde değil sözde benzeşmelerle olayı ucundan tutmamız…
Öncelikle isminin neden kara olduğu ile ilgili söylenen bütün felaket senaryolarını unutun. Yok bu tarihte altın borsası çökmüş, yok sabaha karşı hava karanlıkken satışlar başlamış, yok insanlar birbirini ezerek günü kara hale getirmiş… Tek bir nedeni var: Bilançolarda zararlar kırmızı, karlar da siyah ile gösterilir. Güncel bilgisayar muhasebe programları da bu geleneği devam ettirir. Black Friday, Şükran Günü’nü takip eden günde kasım ayı bilançosunu kırmızıdan siyaha çevirmek için bol satış yapılmasını teşvik amacı ile aşırı indirimler uygulanmasıdır. Hangi ürünlerin bu indirime gireceği o güne kadar açıklanmaz, bir tür gizemdir. Uygulama hep aynı gün olduğu için anonsa gerek yoktur, bu sayede indirimlerin yarattığı masraf, reklam ve promosyon gideri olarak kabul edilir. Sadece çürük, elde kalmış ürünleri değil iyi ürünleri de mertçe Black Friday kapsamında indirimde görebilirsiniz.
ABD’li perakendeciler bu konuda dürüst bir yaklaşım içerisindedir. Öncesinde şişirilmiş fiyatları o gün aşağı çekmez, yıl boyunca her mağazada aynı olan ve bilinen fiyatları o gün için özel olarak indirir. Böylece rakiplerin karalamasına maruz kalmaz, ürünler beğenildiği oranda satış görerek günü tamamlar.
Ancak, bu satış şenliğini ülkemiz bu kadar da özünde uygulayamıyor. İndirim sloganları yapılan ürünler aslında psikolojik alım dürtüsü tetikleyip ihtiyacı olmadığı halde tüketiciyi ‘bulunsun’ diye alışveriş yapmaya yöneltiyor. İnsanların tek fırsat budur endişesi yaşayıp alışverişe ve online sitelere üşüşmesi, kapitalizmin başarısı değilse nedir…
Böyle bir indirim günü olmasını aslında destekliyorum. Kınayarak “Bu bir kültür yozlaşmasıdır” diyenlere katılmıyorum. “Cuma kutsaldır”, “Hristiyan oyunu bunlar” vs gibi kulplar takmak yerine ismine cismine değil, özüne bağlı kalarak küresel akımın yanında yer almak perakendeciler için hayli kârlı bir operasyon oluyor. Ancak doğru dürüst yapmak her babayiğidin harcı değil elbette… Efsane Cuma’nın sinsice içine düşülen bir pazarlama tuzağı olduğu durumlar çoğunlukta…
Kimseyi kurnazlıkla suçlamadan kendimi adam edebilirim sadece. “Ucuz alım yapacak kadar zengin değilim” diye meşhur bir söz vardır. Sırf Efsane Cuma diye evde yer bulamayacağım alımlar yapıp kredi kartı şişirmek benim hür kararım. İki tarafın da yüzünün güleceği alım satım işlemleri, hem tüketiciyi bütçesini ayarlamaya programlıyor, hem de perakendeciyi stoklarını paraya çevirmek konusunda destekliyor. Bilinçli bir tüketici Black Friday öncesinde hazırlıklı olur, kendini istemediği durumlarda bulmaz. Bu tür tüketici ile karşı karşıya kalan satıcılar da ucuz yöntemleri bir kenara bırakıp yürekli indirimler yapmak zorunda kalır. Herkes kazanır…