Sevgili Kaptan;
Sivasspor’u 4-0 yendiniz. Öncelikle tebrik ederiz. Sonrasında basın toplantısında müsabaka esnasında tribünlerden tarafınıza yapılan suçlayıcı söylemlere sinirlenerek “Ben asla Ankaragücü’nü, Yahudi takımı olsa ekmeğini yediğim yere laf etmem” dediniz. Bizler de bu sözlerinizi dinledik.
Ertesi günü yaptığınız yazılı basın açıklamanızda ise şu cümlelerle özür dilediniz:
“Yaptığım açıklamalardan anlaşılanların hümanist yapımı yansıtmadığını, insanı insan olduğu için seven aile kültüründen geldiğimi belirtmek isterim. İnsanı seviyorum, hiçbir ayrım gözetmeden. Bazen üzüntünün yarattığı kızgınlık nedeniyle, konuşma sırasında, çoğu zaman kullanılan kelimeler ve anlamaları, söylenmek istenenin dışında algılanmasına neden oluyor. Irk ayrımının bütün biçimlerine karşı olan biri olarak, böyle bir cümle sarf etmiş olmanın üzüntüsünü yaşıyor; Yahudi halkından ve kamuoyundan özür diliyorum. Barış içerden gelir, kalbimde barış var. Saygılarımla”
Günümüzde insanlar, birisini incittiğinin farkına vardığı zaman geri adım atmaktan çekiniyor, hele özrü alçaltıcı bir hareket gibi görüyor. “İyi” insan, ya da sizin tabirinizle “hümanist” insan, egosunu aşabilen insandır. Siz bunu başarabildiğinizi kanıtladınız ve hatanızı kabullendiniz. Yıllarca Sarı-Lacivert renklerine gönül verdiğim takımımın kaptanlığını yaptınız. Duruşunuzla birçok gence örnek oldunuz ve bizleri gururlandırdınız. Özrünüzle bir kez daha kaptanlığınızın hakkını verdiğinizi düşünüyorum. Bu sebeple size teşekkür ediyorum ve özrünüzü kendi nezdimde kabul ediyorum.
Metinde izninizle şu kelimelerinizi kullanarak toplumumuzun ezici bir çoğunluğuna sirayet etmiş genel bir sıkıntının altını çizmek istiyorum: “Bazen üzüntünün yarattığı kızgınlık nedeniyle, konuşma sırasında, çoğu zaman kullanılan kelimeler ve anlamaları, söylenmek istenenin dışında algılanmasına neden oluyor.”
Sevgili Kaptan;
Siz konuyu açtınız, ben de izninizle azınlık toplumları genelinde bir sıkıntımızdan bahsetmek isterim. Zira genellikle geniş toplumdaki kardeşlerimiz çabuk sinirlenirler ve her sinirlendiklerinde kötü bir sıfatın yanına ‘Yahudi’ ya da ‘Ermeni’ kelimesini monte etmeyi pek severler.
Bu durum, o kadar geleneksel bir hal almıştır ki bu kimlikleri taşıyan insanlarla tanışıklıkları olan dostlarımız bile bu tür tabirler kullanmaktan geri kalmazlar. Yani bu vaziyet korkarım ki toplumumuzun genel geçer bir değer algısı haline gelmiştir: ‘Yahudi’ ve ‘Ermeni’ kötüdür.
(Bu noktada KÜÇÜK bir dipnot girmekte fayda var; ‘Rum’ kelimesinin yanında bu sıfatları pek kullanmıyor toplumumuz artık… Tedavülden kalktı sanıyorum. Zira memlekette ‘Rum’ kökenli vatandaş neredeyse kalmadı. Dolayısıyla hiç kalmamış olan bir topluluğa küfür etmek pek mantıklı olmasa gerek.)
Hiç unutmam 2002 yılında bir Galatasaray maçında tam arkamda oturan bir vatandaş Galatasaray tribününe (O dönem rakip takım taraftarlarına deplasmanda büyükçe yerler ayrılabiliyordu) dönerek okkalı bir küfür etmişti: “Yahudi p.leri sizi!” Ben de gençliğin verdiği girişkenlikle arkama dönüp: “Utanmıyor musun kardeş, senin takımında Yahudi futbolcu (Haim Revivo) oynuyor ve sen adamın milletine küfür ediyorsun.” Arkamdaki vatandaş hatasını anlamıştı. “Abi haklısın, ayıp ettik, yanlış yaptık” dedi. Hiç umudum olmasa da mesajımın yerini bulduğunu görmek beni mutlu etmişti. Huzurlu bir şekilde önüme dönüp tam maçımı izlemeye devam edecekken arkamdaki ses revize edilmiş yeni küfrünü ağzından çıkardı: “Ermeni p..leri siziiiii!”
Yani anlayacağınız kaptan, bizler şerbetliyiz. Bizim kadar şerbetli olmayan dostlarımız zaten birer birer farklı memleketlere göç ediyor artık. Sayımız bayır aşağı giden bir kamyon gibi, hızlanarak azalıyor.
Belki bir gün bizlerin de şerbeti biter, bizler de atalarımızın mirası bu cennet vatandan göçeriz. Belki bir gün sayıca o kadar az kalırız ki bu topraklarda, artık Rumlar gibi görünmez oluruz… İşte belki o gün unutuluruz.
Ancak şuna emin olunuz ki kaptan, işte o gün bizleri unutan sevgili dostlarımız küfre layık farklı topluluklar bulacaklardır.
Sizin de belirttiğiniz gibi ‘hümanizmin’ toplumumuzu tüm bireylerine nüfuz etmesi dileklerimle…
Soru: Bu sorum hâlâ geniş toplumda ‘empati’ yapabilen dostlarımızadır. Eğer bu tür dostlarımız kaldıysa, lütfen şu manzarayı gözünüzün önüne getirmeye çalışınız: “5 yaşındaki oğlunuzla birlikte tribün atmosferinde takımınızı destekliyorsunuz ve yanınızdaki takımdaşınız bir anda kalkıp “Yahudi p..leriiii” diye göğsünü gere gere, bütün tribüne sesini duyurmak istercesine bağırıyor. 5 yaşındaki çocuğunuz size soru soran gözlerle baktığında, ona ne söyleyebilirsiniz?