Şalom’un 70. Yılına ithafen…
Her amacın bir zamanı var…
- İyi günler Ester Hanım, size geçtiğimiz hafta gönderdiğim yazının neden yayınlanmadığını öğrenebilir miyim?
- Anlamadım?! Ne demek gazetemiz için uygun değil? Hmm, peki ben konuyu cemaat yetkilileri ile paylaşacağım. Hoşçakalın!
Şalom Gazetesi’ne dair ilk aklımda kalan anı babamın bar-Mitzva yaptığım hafta gazeteyi arayıp ismimin ‘Toplumumuzda Geçen Hafta’ bölümünde yer alması için hatırlatmasıydı. Aradan geçen yıllarda sevgili dostum David Ojalvo’nun köşesine okurun gözünden gönderdiğim bir iki haber dışında Şalom uzaklarda kalan bir hayalden ibaretti. 2009 yılının ocak ayında, Sevgili Tuna Alkan önderliğinde gençlerle yaptığımız İzmir Yahudi Mirası turumuz sonrası bu mutlu haberi gazete yetkililerine yollamış ancak haberin büyük ihtimalle fazla uzun olması nedeni ile veto yemiştim. Çocukluğumdan beri bazı kapıları sıkıştığında ittirerek açtırmaya alışan bendeniz konuyu o dönem toplum başkan yardımcısı Moris Levi’ye gayet sakin bir dille iletmiş, mesajın sonuna da “Yazı ile ilgili bir genç olarak, arzu edilirse Şalom Gazetemize yazılarımla destek vermekten mutluluk duyarım” notunu da iliştirmiştim.
Ertesi gün öğleden sonra sevgili Ester Yannier aramış, pazartesi akşamı Şalom Gazetesi’ne genel yayın yönetmeninin de katılacağı bir görüşmeye beklediklerini belirtmişti. Öncesinde Şalom’da çalışan sevgili Emel Benbasat’tan tüyoları almış, benim için en uygun bölümün ‘Toplum’ sayfasında yazmak olduğunu belirlemiştim. Hem birçok kurumda gönüllü görev almam sayesinde de toplumda olup bitenleri zorluk çekmeden gazeteye iletebilecektim.
İlk görüşmemizi İvo Molinas ve Ester Yannier ile gerçekleştirmiştik. O toplantı sonrasında Şalom’da ilk deneme yazımı kaleme almam kararlaştırılmıştı. Bilin bakalım konu neydi? Tabii ki, kaldığımız yerden İzmir Yahudi mirası “Kalbim Ege’de Kaldı” başlığıyla bir kez daha birkaç rötuşla gazeteye tekrardan gönderilmişti. İnternette haberin en çok okunanlar listesinde gözükmesi için mesaj kutumdaki tüm gruplara göndermiş, facebook üstünden kişisel ricalarla bunu da başarmıştım. Galata üzerine kaleme aldığım yazılar sonrası Hahambaşımız Rav İshak Haleva’dan aldığım tebrik telefonu doğru bir şeyler yaptığımın işaretiydi. Beş buçuk ay süren askerlik dönemim dahil, yazılarımı aralıksız aksatmadan iki haftada bir göndermeye çalıştım.
Gazete yazarları ile her ay düzenlenen toplantıların ilkinde İvo Molinas’ın beni takıma tanıştırması, yazılarımın çok okunduğuna atıf yapması sonrası mutlulukla gurur karışımı bir duygu yaşamıştım. O gün sevgili Yakup Barokas Ağabey, “Madem işin bu kadar yoğun nasıl yazıları yetiştireceksin?” diye sormuş, birkaç toplantı sonrasında da desteğini yorumlarıyla belirtmişti. Türk Yahudi Toplumu kurumları içerisinde en keyifle katıldığım toplantılar Şalom’un cumartesi buluşmalarıydı. Bu sayede sayısız ünlü yazarı tanıma ancak ondan da öte kaleminin benden çok daha kuvvetli olduğunu bildiğim birbirinden değerli Şalomcu dostlarla aynı masayı paylaşma fırsatını yaşadım.
Yazdıklarım kimi zaman toplumumdan bazen de ana akım medyadan tepki çekti. Şalomcu olmanın bir toplumun sorumluluğunu sırtında taşımanın bir parçası olduğunu ve kullandığın her kelimeden senin ve toplumunun sorumlu olabileceğini deneyimledim.
Her şeyden önemlisi yaptığım her hatada ve doğruda gazetem hep arkamdaydı.
Hatalar olmadı mı? Hem de ne kadar çok yapmışımdır, saymakla bitmez. Olsun, bir gün bile “Mois bu nasıl yazı?” dediklerini duymadım. Kalemim açıldı, bu sayede yazının gücünü bir kez daha keşfettim.
Beni Şalomla tanıştıran değerli Şalomcu ağabeyim Moris Levi’ye,
İlk yazımdan itibaren hep arkamı toplayan sevgili Ester Yannier ve Sibel Konfino’ya, son kontrolleri ile hatalarımı engelleyen sevgili Virna Banastey Gümüşgerdan’a,
Yapıcı eleştiri ve yorumlarıyla hep arkamda duran sevgili Tuna Alkan’a,
Uykusuz geceler geçirmek uğruna her yazımı yayınlamaya çalışan sevgili genel yayın yönetmeni İvo Molinas’a,
Toplumla ilgili yazılarımda desteğini esirgemeyen Türk Yahudi Toplumu Başkanı İshak İbrahimzadeh’ye,
İşte yoğun zamanlarda dahi Şalom yazısı yetişmediğinde işi gücü bırakıp yazımla ilgilendiğimi görmesine rağmen ses etmeden desteğini gösteren sevgili patronum Vedat Levi Tezel’e,
Her hafta yazılarımı pür dikkat okuyup “Moiscim biraz daha dikkat etsen başına bir şey gelmesin” diye endişelenen canım anneme ve bizi uzaklardan izleyen babama…
Sonsuz teşekkürlerimle…
Nice 70 yıllara! Şalom’la kalın…