Mikets peraşasında Yaakov Avinu zamanında Erets Yisrael ve çevresindeki ülkeleri etkileyen harap edici bir kıtlık yaşandığını görürüz. Ne ilginçtir ki bu süre zarfında satabilecek kadar yedeklenmiş buğday sadece Mısır ülkesinde vardır. Bilindiği gibi Yosef Paro’yu yedi yıl bolluğun devamında gelecek kıtlığa karşı uyarmıştır. Birçok ülkeden insanlar Mısır ülkesine buğday satın almak için gelmekte ve evlerine dönmektedirler.
Tora, Yaakov Avinu’nun oğullarını buğday satın almak üzere Mısır’a gönderdiğini yazmaktadır. Burada Yaakov’un oğullarını uyarmak için kullandığı terim ilgi çekicidir? “Lama titrau – neden kendinizi belli ediyorusunuz?” Açıklayıcılar bu noktada Yaakov ve ailesinin elinde yemek için buğday olduğunu ve Mısır ülkesine bu amaçla gitmelerinin gerekmediğini öğretirler. Buna rağmen Yaakov yakın komşularının içinde bulundukları durumun yarattığı olumsuz ortamdan kendi ailesinin bir çıkar sağlayabileceğini düşünmelerini engellemek istemiştir. Herkes Mısır’a buğday almak için giderken Yaakov ve ailesinin bu konuda umursamaz davranması yakın çevresinin kendisini kıskanmalarına ve bazı düşmanlıklara yol açabileceği ihtimalini göz önünde bulunduran Yaakov akılcı bir mantıkla yapması gerekeni yapmış ve oğullarını Mısır’a göndermiştir. Yaakov oğullarına “lama titrau” darken neden kendilerini zengin, rahat, umursamaz ve güvende gösterdiklerini sorgulamıştır. Etrafında yaşayanların gözüne batmamak için de oğullarının hiç de ihtiyaçları yokken Mısır’a gitmesini istemiştir.
Yaakov bunu yaparak sadece o zaman için değil günümüzde bile özellikle maddi konularda geçerli bir davranış biçiminin nasıl olması gerektiğini göstermiştir. İçinde bulunduğumuz ortam “varsa göstere göstere harca” ilkesini benimsemesine rağmen Yaakov bunun aksinin
geçerli olduğunu göstermiştir. Gereğinden fazla bir harcamayı engellemek için Yaakov kendilerini olduğundan daha fakir bir ekonomik durumda göstermiştir. Yaakov günümüzde çok az insanın anladığı bir gerçekten söz etmektedir. Sahip olduğumuz maddi gücü çekinmeden ve açıkça göstermek etrafımızdakilerde bizlere karşı hayranlık değil kıskançlık ve nefret uyandıracaktır. Kişi kendi zenginliğini gereğinden fazla bir şekilde ortaya koyduğunda yakın çevresindekiler bile o adama karşı olumsuz hislerle dolacaklardır.
Günümüzde bize karşı nefret söylemlerinin bu kadar arttığı bir ortamda Yaakov’un öğrettikleri bizim için büyük önem taşımaktadır. Etrafımızın bizler için düşündüklerine bir de kıskançlık ve bundan kaynaklanan olumsuz hislerin eklenmesine gerek yoktur. Çünkü onlar kazandıklarımızın aslında kendi hakları olduğunu kolaylıkla iddia edeceklerdir. Bu tarihte ilk kez olmamıştır her zaman da olmaya devam edecektir.
Çok basit iki örnek verelim: bir kuaförde oturan iki hanımefendinin zenginlikleri hakkındaki söylemleri elbette ki yaşamını zorlukla kazanmak zorunda olan kuaför çalışanını rahatsız edecektir. İki beyefendinin finans konularından her ortamda söz etmeleri o ortamda zor koşullar altında çalışanların çok da hoşuna gitmeyecektir. Bu ciddi bir kıskançlık nedeni olacaktır.
Hiçbir zaman gereğinden fazla müsrif davranmamak gerekir. Bu Tanrı’nın bizler verdiği bereketin keyfini çıkarmamak anlamına gelmez. Bu bereketin keyfi hakkıyla ve daha gizli bir şekilde çıkarılmalıdır. Başkalarının sıkıntısı anında zengin gözükmek sadece nefrete davetiye çıkarır.
Üçüncü Murad döneminde Osmanlı hazinesi zor bir dönemden geçerken bir dedikodu yayılır ve Yahudi bir genç kızın kırk bin akçe değerinde bir pırlanta ile dolaştığı duyulur. Büyük bir sıkıntı baş gösterir. Ne mutlu ki sarayda bulunan Salamon ben Natan Eskenazi ile Ester Kira tarihi rollerini oynayarak bu sıkıntıdan Tanrı’nın yardımı ile kurtulmamızı sağlarlar.
Atamız Yaakov gibi akılcı davranmak bu gün daha fazla önem kazanmaktadır. Özellikle içinde yaşadığımız toplumların zor zamanlarında daha mütevazı davranmak ve bu şekilde ortama uyum sağlamak bazen hayati öneme sahip olacaktır. Geçmişte durum böyleydi günümüzde böyledir ve gelecekte de farklı olmayacaktır. Ataların öğretileri evrenseldir ve hepimize rehber niteliğindedir.