1947’in 29 Ekim günü İstanbul’da bir Don Kişot ortaya çıkar ve yıllardır hayal ettiğini gerçeğe dönüştürür. Merhum gazeteci Avram Leyon’un tamamen kendi kısıtlı maddi olanakları ile 70 sene önce kurduğu ŞALOM haftalık da olsa sanırım Türkiye’nin yaşayan ve kesintisiz yayın yapan en eski ikinci gazetesi olarak bugün yayınlanmaya devam ediyor.
1947’in 29 Ekim günü İstanbul’da bir Don Kişot ortaya çıkar ve yıllardır hayal ettiğini gerçeğe dönüştürür. Merhum gazeteci Avram Leyon’un tamamen kendi kısıtlı maddi olanakları ile 70 sene önce kurduğu ŞALOM haftalık da olsa sanırım Türkiye’nin yaşayan ve kesintisiz yayın yapan en eski ikinci gazetesi olarak bugün yayınlanmaya devam ediyor.
O günün Türk Yahudi Toplumunun ekseriyetle konuştuğu Ladino dilinde yayınlanan ŞALOM, ülkemizdeki meşhur ‘vatandaş Türkçe konuş’ devlet baskısının sonucu toplumunun konuştuğu dile paralel olarak zamanla Türkçeleşmiş ve bugün bir sayfası hariç tamamı Türkçe olarak çıkan bir ulusal gazete düzeyine erişmiş durumda. 1984 yılında tüm maddi kaynaklarını tüketerek gazetesini Hahambaşılığa devreden Avram Leyon’un ismi Türk basın tarihine altın harflerle yazılmış olmalı.
Bugün 16-17 binlere düşmüş Türk Yahudi Toplumuna ait tek gazete olan ŞALOM’un, gerek içeriği, farklı inanç gruplarına bağlı yazar kadrosu ile, gerekse de farklı sosyal medya enstrümanlarını etkin kullanımı sayesinde salt bir cemaat gazetesinden öte, eksikliklerine rağmen tüm Türkiye’nin ilgiyle takip ettiği ulusal bir gazete düzeyine geldiğine inanıyoruz.
Evet, kabul etmek gerekir ki her anlamda zor bir coğrafyada yaşıyoruz. Bu topraklarda ötekileştirme nerdeyse toplum sosyolojisinin olmazsa olmazı olmuş. Tarih boyunca, toplumun her türlü dinsel, etnik veya kültürel kesitleri ötekileştirmeden nasibini almış. Kürtler, gayrimüslimler, aleviler, solcular, muhafazakarlar, başörtülüler dönem dönem ve zamanın ruhuna uygun olarak bu sosyolojik gerçeğin mağdurları olmuşlar. Farklılıklarımızı zenginliğe dönüştüreceğimize, bunları toplumu ayrıştıran, bölen bir istikamette değerlendirmişiz.
Bu bağlamda yitirdiğimiz zamanı, insan sermayesini ve entelektüel gücümüzü telafi etmenin zamanının geldiğine inanmak lazım artık. Farklılıkları yıpratıcı ve tahripkâr sonuçlara götürmeksizin zenginliğe dönüştürmenin yollarını aramanın zamanının geldiğini görmek zor olmamalı. Aynı soydan, insanlığın soyundan geldiğimizi hiçbir zaman unutmadan asgari müştereklerde barış içinde buluşabilmenin ve ortak idealler ve hedeflere kilitlenmenin peşinde olmanın gerektiğine inanmamak için elimizde ne olduğunu sorgulamanın da zamanının geldiği idrak edilmeli.
ŞALOM bu bağlamda adının anlamı gibi barışın dilini kullanarak farklılıkları olumsuz mecralara çeken bir yaklaşımdan öte, barış buluşmasının, uzlaşma kültürünün yerleşmesi için çaba göstermeye devam edecek, dün olduğu gibi, bugün de.
ŞALOM, bilgisizliğin, öğrenilmiş yanlışların, önyargıların ötekileştirmeye evrildiği bir iklimde tarafsız habercilik ve yayıncılık yapmaya çalışarak ‘doğru’nun peşinden gitmeye çalışıyor. Meseleleri, provokatif olmayan, makul ve uzlaşmacı bir dil ile sayfalarına yansıtmaya çalışıyor. Kullandığı bu barış dili bazen karşıt uç noktalarda dolaşan insan kardeşlerimizi sinirlendiriyor, öfkelendiriyor, hatta tehditkâr sözlerin muhatabı olunuyor ama ŞALOM, her iki kutuptan da eleştiri yediği vakit, iki doğrunun olamayacağı hasebiyle doğru yolda olduğuna inanıyor.
ŞALOM, genel bilgisizliği bir nebze azaltmaya çalışıyor. Önyargıların, neden yargıdan öte önyargı olduğunu çeşitli yazıları, haberleri, makaleleri ve röportajlarıyla anlatmaya çalışıyor.
Ve genelde de olumlu geri dönüşler alıyor. Mahcubiyetini saklamayan veya ‘Yahudileri yanlış değerlendirdiğini’ itiraf eden, “Yanıldım insan olarak sizin bizden farkımız yok, aynı sevinçleri, aynı hüzünleri, aynı korkuları yaşadığımıza göre farkımız nedir ki Allah katında’ diyen veya farklı dinsel geleneklerin ortak birçok noktası olduğunu fark eden yüzlerce okuru oluyor. Oluyor, zira doğruyu tarafsızca yazmaya çalışıyor.
Böylelikle ŞALOM, doğru bilginin; önyargının ve ötekileştirmenin panzehri olduğunu tekrar tekrar gösteriyor cümle aleme. Ve işte o zaman bu ülkenin tahminimizden çok daha fazla makul insanı olduğunu anlıyoruz.
Bu bağlamda Şalom gücünü isminin anlamından alarak barış dilini her daim kullanmaya devam edecek. Ülkemizde ve dünyada farklılıklarımızın olumlu yönde kullanılması için adının da belirttiği doğrultuda kadim gazetecilik misyonunu yerine getirmeye çalışacak.
Zira tek bir ülkemiz var. Yurtseverlik, ülkeseverlik, milliyetçilik, koşullar ne olursa olsun, barış ve uzlaşmanın peşinden koşmayı gerekli kılıyor.
Okurlarımızın desteğiyle ŞALOM hem içeriğiyle hem kullandığı barış diliyle gazetecilik çıtasını sürekli yukarı çıkarmaya devam edecek.
Bu vesileyle 70. yılımızın tarihi kutlama etkinliğine katılan tüm Şalom severlere gönülden teşekkür ederim.
Başka bir Türkiye, başka bir ŞALOM yok…