Vayhi peraşasının sonuna doğru Yaakov’un ölümünden hemen sonra Yosef’in kardeşleri haklı bir korkuya kapılırlar. Bu korku Yosef’in babasının ölümünden sonra kardeşlerin yaptıklarından dolayı intikam alabilme olasılığı olarak bilinir. Ne de olsa Yosef Mısır’ın hâkimidir ve onun yaptıklarını yargılayacak kimse yoktur. Kardeşler burada bir strateji geliştirirler. Yaakov’un ölmeden önce kardeşleri affetmesi için Yosef’e iletilmek üzere bir talimatının bulunduğunu söylerler. Yaakov böyle bir talimat vermemesine rağmen kardeşler Yosef ile barış içinde yaşayabilmek için böyle bir söylemi gündeme getirirler. Tora kardeşlerin bu söylemi karşısında Yosef’in ağladığını ve kardeşleri şu sözlerle rahatlattığını öğretir. “Korkmayın ben Tanrı’nın yerinde miyim?”
Bilgeler, “Ben Tanrı’nın yerinde miyim?” cümlesi ile ilgili farklı açıklamalar getirirler. Bunlardan en ilginçlerinden biri ‘Hida’ olarak bilinen Rabi Yosef Hayim David Azulay tarafından getirilir. Yosef bu soruyu ilgi çekmek amacıyla söylemez. Buradaki sözcükler “ben Tanrı’nın altındayım” anlamını verir. Bir başka deyişle Yosef Tanrı’nın iradesinin altında, ışığında, varlığında ve kontrolünde yaşadığını ifade etmektedir. İdare ve kontrol her zaman Tanrı’nın elindedir. İnsan bir gece zengin yatabilir ertesi sabah uyandığında beş parasız kalabilir. Bunun tersi de geçerlidir. Kimsenin hayatının en yakın gelecekte bile iyi mi kötü mü olacağının garantisi yoktur. Yosef bu konuda kardeşlerine garanti verir. Kendi ne yapmak isterse yapsın bu durumda kendi inisiyatifi ile bir şey yapması mümkün değildir. Tanrı’nın planı başarıyla işlemiştir ve işlemeye devam edecektir.
Kralın biri yüzüğünde üç harf bulundururmuş. Bunlar ‘gimel – zayin ve yud’ harfleri olup “gam e yaavor – bu da geçer” sözlerinin ilk harfleri olma özelliği taşırlar. Bir savaşı kaybettiğinde veya ülkenin durumu kötüleştiğinde kral yüzüğe bakar ve bu zor anların geçeceğine dair inancını her zaman taze tutar. Benzer şekilde zafer veya galibiyetin tadını çıkarırken de bunların da geçici olduğunu kendine hatırlatır.
Yosef kardeşlerine ve bizlere önemli bir ders vermek istemektedir. Hayatın zor anları olduğu gibi keyifle anımsanacak anları da vardır. Ama bilinmesi gereken şudur ki Yosef olayında olduğu gibi eğer direksiyon Tanrı’nın elindeyse olayları yaşamak ve devamlı olarak olumlu bakmaktan başka çare yoktur. Hayatta her şey Tanrı’nın bizlere bir hediyesidir. Uyarılar da daha iyiyi yakalayabilmemiz ve doğru yolu bulabilmemiz için önemli bir avantajdır.
Unutulmamalıdır ki sahip olduğumuz iyi ve güzel şeyler de Tanrı’nın berahası sayesinde olabilmektedir.