Avrupa Birliğinin üç ana kurumundan biri olan Avrupa Parlamentosu (AP), 2005 yılında BM Genel Kurulunun 27 Ocak tarihini Uluslararası Holokost Anma Günü olarak belirlediğinden beri, EJC’nin (Avrupa Yahudi Kongresi) katkılarıyla anma törenleri düzenlenmektedir. Bu yazımda, son üç yıldır düzenlenen törenler hakkında bilgi vermek istiyorum.
2016 yılındaki anma töreni, gelenek olduğu üzere Brüksel’deki Avrupa Parlamentosu binasındaki Yehudi Menuhin Salonunda (kapısında İbranice olarak “Ulam Yehudi Menuhin” yazmakta) düzenlenmişti. Törende yaptığı konuşmada, Avrupa’daki her beş Yahudi’den birinin sözlü veya fiziksel saldırıya uğramasını eleştiren AP Başkanı (şimdiki Alman Sosyal Demokrat Parti SPD’nin başkanı) Martin Schulz, Yahudilerin olmadığı bir Avrupa’nın artık Avrupa olarak adlandırılamayacağını ifade etmiş ve Yahudilere seslenerek “Avrupa sizin eviniz” demişti. Sözlerine, nefret yayanlara karşı dayanışma içinde olduklarını da ekleyen Schulz, 1955 yılında doğmuş bir Alman olarak, bu dönemi yaşamamış olmakla beraber, bir daha benzer korkunçlukların yaşanmaması için hassas olunması gerektiğini vurgulamış, ayrıca günümüzde Almanya’da 100 bin Yahudi’nin yaşadığı için mutlu olduğunu söylemişti. Aynı törende, Auschwitz’e gönderilmekten kıl payı kurtulmakla beraber babasını burada kaybeden Holokost kurtulanı Macaristanlı felsefeci Agnes Heller de bir konuşma yapmıştı.
2017 yılındaki anma törenine ise AP’nin yeni başkanı Antonio Tajani’nin yanı sıra, eski İngiltere Başbakanı Tony Blair, EJC Başkanı Moshe Kantor ve UNESCO Fahri Büyükelçisi Beate Klarsfeld katılmıştı. Ana teması Almanya doğumlu ressam Felix Nussbaum olan toplantıda, I. Dünya Savaşında Alman ordusunda savaşan ressamın eserlerinden örnekler gösterilmişti. Bu törendeki dikkat çekici nokta, I. Dünya Savaşında 12 bin Yahudi’nin Alman üniforması altında savaşırken ölmüş olmasına rağmen, o dönemdeki hizmetlerinden dolayı Hitler döneminde hiçbir takdir görmemiş olmalarının aktarılmasıydı. Nussbaum, savaş başlamadan önce, Almanya’da artan antisemitizme karşı Belçika’ya kaçsa da, 1940’ta Almanların Belçika’yı ele geçirmesiyle, önce Mechelen transit kampına (Kazerne Dossin), oradan da Auschwitz’e gönderilecekti. Tören sırasında gösterilen Nussbaum’un kendi portrelerinde, özellikle Yahudi Kimlik Kartıyla Şahsi Portre (Self-Portrait with Jewish Identity Card) resminde, gözlerindeki korkuyu açıkça görebilmek mümkündü.
Konuşmasında AP Başkanı Tajani, düzenlenen törenlerin sadece Holokost’u anmak olmadığını, aynı zamanda tekrarlarını engellemek için önemli bir süreç olarak görülmesi gerektiğini vurgulamış, Yahudilere karşı işlenen suçlardan ve azalan nüfusları konusunda endişelerini belirtmişti. Verdiği rakamlar çarpıcıydı. 1991’de Avrupa’da 2 milyon Yahudi yaşarken, bu rakam 2010’da 1,4 milyona düşmüştü. EJC başkanı Moshe Kantor konuşmasında, Avrupa Yahudileri olarak Avrupa’da kalmak istediklerini belirtmiş; “Avrupa’ya her zaman sadık kaldık, Avrupa’nın da bize sadık kalacağını düşünüyoruz” demişti.
Geçen yılki törenin en güçlü konuşmasını ise, 1968 yılında dönemin Alman Başbakanı Kurt Georg Kiesinger’i Nazi geçmişi sebebiyle Berlin’de tokatlaması ve Nazileri araştırmasıyla tanınan Beate Klarsfeld yapmıştı. Klarsfeld konuşmasında, göçmen krizi sonucu artan ırkçılık ve yabancı düşmanlığı konusunda herkesin teyakkuzda olması gerektiğini vurgulamıştı.
Bu yılki (2018) anma törenlerinde ise, ilk defa Holokost’ta soykırıma uğrayan Romanlar da programa dahil edildi, onlar hakkında bir de fotoğraf sergisi düzenlendi. Türkiye’den Hahambaşılık müşavirlerinden Adil Anjel’in de dinleyici olarak katıldığı toplantıda, EJC Başkanı Moshe Kantor, Avrupa’da ciddi sorunların devam ettiğini, Yahudilere, diğer etnik gruplara ve eşcinsellere karşı ayrımcılık yapıldığını, bu bağlamda İsveç’in Malmö ve Göteborg şehirlerindeki sinagoglara daha geçtiğimiz ay saldırılar düzenlediğini ifade etti.
Holokost kurtulanlarının hızla azaldığı günümüzde, kurtulanlardan Tomas Radil, Auschwitz’e gönderilişini, orada yaşadıklarını ve kurtuluşunu dinleyicilere aktardı ve tüm arkadaşlarını Auschwitz’te kaybettiğini söyledi.
Babasının çocukluk arkadaşlarının hepsinin Kiev yakınlarındaki Babi Yar’da öldürüldüğünü ifade eden bir başka önemli konuşmacı ise 2013 yılından bu tarafa İsrail Meclis Başkanlığını yürüten Yuli Edelstein’dı. Edelstein konuşmasında, bu yüzden babasının ilkokul döneminden hiç arkadaşının olmadığını vurguladı. Kendisi de Sovyetler Birliği döneminde ağır baskılara maruz kalan ve Sibirya’ya kamplara gönderilen Edelstein, konuşmasında Almanya’nın Bochum şehrinde Yahudilere yapılan saldırılara ve Avrupa’nın birçok şehrindeki gösterilerde “Yahudilere ölüm” sloganları duyulduğuna dikkat çekti.
Ancak toplantıya, Edelstein’in AP’den İran’a yapılan ziyareti eleştiren sözleri damga vurdu. AP heyetinin İran’ı ziyareti sırasında, ülkede bir karikatür yarışması düzenlendiğini, birinciliği ise, Holokost’un Yahudilerce bir kazanç kapısına dönüştürüldüğünü iddia eden bir karikatürün aldığına dikkat çeken Edelstein, AB heyetinin bu konuyu gündeme getirmemesini eleştirdi.
Avrupa Parlamentosunda düzenlenen Holokost anma törenleri dışında AB bünyesinde 2015 yılından beri ‘Antisemitizm ile Mücadele Koordinatörlüğü’ de mevcut. Ayrıca, AB Komisyonu Birinci Başkan Yardımcısı Frans Timmermans, antisemitizm ve yabancı düşmanlığı konusunda hassas bir isim. Ancak gene de Avrupa’da ve başka bölgelerde Yahudilere yönelik sözlü ve fiili saldırılar devam ediyor. Tüm bunlara bakıldığında, “Holokost konusunda yeterli hassasiyete ve şuura ulaşıldı mı” sorusu akla geliyor. Ancak, ne yazık ki, Avrupa dahil birçok bölgedeki söylem ve fiillere baktığımız zaman buna olumlu cevap vermek mümkün olmuyor.