Geçmiş zamanda yurtiçi seyahatleri çok revaçtaydı. Seyahat aracı olarak en çok kullanılan ise otobüstü. Zaten Anadolu’nun birçok yerinde henüz havaalanı yoktu. Zaman kazanmak açısından yola gece çıkılır, ertesi gün öğleye yakın istenilen yere varılırdı. Otobüs yolculuğunu severim. Başta ikram edilen kolonyadan kurtulduğumuz sürece gayet mutluydum. Her ortamda kolayca uyuyabildiğim için sorun çıkmazdı. Minik bir yastığı cama dayar, başımı yaslamamla birlikte renkli rüyalara dalardım. Uykumun en tatlı yerinde muavinin ‘cırtlak’ sesiyle koltuktan sıçrardım. “Falanca tesislerine varmış bulunuyoruz, on beş dakika ihtiyaç molası…” Dışarının ayazına çıktığımızda ilk aklıma gelen sıcak bir çaydı.
Ardından hareketsizlikten şişen ayakların kendine gelmesi için sınırlı alanda seri adımlarla yürürdük.
İhtiyaç durumu ise gecenin en trajik noktasıydı. Her ne kadar burnumu kapasam da mide özsuyunun yukarı çıktığını hisseder, tuvalet kapısına varmadan geri dönerdim. Bu senaryo, gece boyunca verilen her molada tekrar ederdi.
Bir keresinde ‘rekor’a yaklaşıp böbreklerim sinyal vermeye başlayınca, eşim ilk durakta nöbet tutarak beni çalılarla baş başa bıraktı.
***
Kış aylarında da seyahat ettik. Onun da tadı başkaydı. Ancak bir keresinde yollar buz tutmuş, bindiğimiz araba vapuru karaya varmakta zorlanmıştı. Eve vardığımızda oldukça merakta kalan büyüklerimiz “hoş geldiniz”den sonra “Oturun oturduğunuz yerde, zamanı geldiğinde uçakla gidersiniz tatile” demişlerdi.
Öyle de oldu. Ama uçak bile derdime çare olamadı. Gerektiğinde tuvaleti el yıkamak için kullandım. Aslında o kadar titiz değilim. İnsanlar neyi nasıl kullanacaklarını öğrenemiyor, ne yapabilirim.
***
Büyük bayramlardan sayılmasa da ağaçların yeni yılı olan Tu Bişvat çok anlamlı bir kutlama. Çeşitli meyvelerin kutsanmasının yanı sıra fidan dikimiyle de bir farklılık kazanır. Ailelerin çocuklarına bu alışkanlığı kazandırması eğlenceli olduğu kadar, bakış açılarını genişletecek bir öğedir.
Hag Tu Bişvat Sameah.