Yuval Noah Hariri, Davos’ta insanlığı olası dijital diktatörlükler konusunda uyardı. Demokrasinin her geçen gün özellikle demokrasiyi hak etmeyen toplumlarda insanların yanlış ve bilinçsiz kararlarıyla her geçen gün zayıfladığı bir gerçek. Her geçen gün daha fazla dijitalleşen ve insanlar hakkında daha fazla bilgi toplayan sistemlerin kasıtlı kötüye kullanılması halinde insanları yanlış yönlendirebileceği ve diktatörlüklerin oluşabileceği muhakkak. Her geçen gün dijitalleşen dünyada toplanan kişiye özel bilgilerle insanların beslenme alışkanlıklarını, yaşam biçimini, kişinin lehine veya aleyhine yönlendirmek pek ala mümkün. Hâlihazırda yaptığımız e-mail yazışmalarından esinlenen sosyal medya siteleri, beğenebileceğimizi çok tutarlı bir şekilde tahmin ettiği içerikleri ve ürünleri tarafımıza sunuyor. Şu ana kadar insanın yararından ziyade kapitalizmin faydası için kullanılan dijitalleşme, ister istemez insanların lehine de kullanılabilir. Hastane data’larının birleşmesi ve insanların tıbbi geçmişleri hakkında kişilerin kendilerinin bile unuttuğu detayların sistem tarafından hatırlanması, inanılmaz zaman ve maddi tasarrufa sebep olabilir.
Öte yandan yapay zekâ, kimi çevrelerce insanlığın sonunu getirecek bir oluşum olarak tanıtılmaya çalışılmakta. Oysa yapay zekânın aksi programlanmadığı sürece:
Egosu olmayacaktır,
Kendine ve başkalarına zarar veren ihtirası olmayacaktır,
Paraya ihtiyacı olmayacaktır,
Cinsel dürtülerle karar vermeyecektir,
Ana dili olmayacaktır,
Milliyeti olmayacaktır,
Dini olmayacaktır.
Tüm bunlar olmadan yapay zekâ olsa olsa tüm bu özelliklere sahip bir insan kadar zararlı ve saldırgan olabilir. Yapay zekâ yardımıyla ve dürüst politikalarla internet de doğru olarak kullanılabilir ve denetlenebilir. Yalan reklam, yalan haber ve özellikle nefret söylemi kontrol altına alınarak savaş riski iyice azaltılabilir.
Yukardaki özelliklere sahip, normal bir insandan binlerce kat daha hızlı karar verebilen, kanunları, dinleri, dilleri, temayülleri ve insan psikolojisini bilen dürüst yapay zekâların devreye alındığını varsayalım. Bir adım daha ileri giderek, bu yapay zekâların dünyayı yöneten politikacılara danışmanlık yapmak ve onları denetlemek amacıyla verildiğini veya yapıştırıldığını bir an için hayal edelim. Politikacılar ve yöneticiler yapay zekânın tavsiyelerine uymak zorunda olmasalar bile, insan için son derece karmaşık ama yapay zekâ için son derece basit olan çıkar ilişkileri ve çıkar ağından ister istemez çıkmak zorunda kalır. Sanılandan veya hayal edilenden çok daha kısa sürede milliyetçilik, ırkçılık, gereksiz silahlanma, çıkar grupları adına çıkarılan savaşlar sona erer. Daha da ileri gidip bu yapay zekâları dünyanın en büyük 500 şirketini denetleme ve danışmalık için devreye soksak, iki seneyi aşmayan bir süre içerisinde global refah seviyesinde düzelme, açlık sınırında yaşayan insan sayısında azalma, zenginle yoksul arasındaki uçurumun kapanması, sıradan insanlar üzerindeki vergi yükünün azalması gibi sonuçların meydana gelmesi olasıdır. Yapay zekânın yerel yönetimler seviyesinde devreye girmesiyle, hiç şüphesiz vergilerin daha doğru kullanılması, daha kaliteli ve daha ucuz yönetimler, daha az bürokrasi gibi sonuçlarla karşılaşılması mümkün olur.
Ya yapay zekâ insanları gereksiz görüp soykırım yaparsa? Bu şekilde programlanmazsa yapmaz. Kaldı ki yapay zekâ gerçekten bazı insanları cezalandırmak isterse din, dil, ırk, milliyet, mezhep, cinsiyet, akrabalık, hemşerilik gözetmeden cezalandırır. Ceza vermeye, katiller, hırsızlar, tecavüzcüler, görevlerini kötüye kullananlar, emniyet şeridini sürekli ihlal ederek öne geçenlerden (bu gruptakilerin cezalandırılmasını şiddetle istiyorum çünkü hırsızlardan farkı yok) başlaması olası.
Ancak merak edilmesin, bunların hiçbiri olmayacak ve yapay zekâ öncelikle vergi dairelerinde kullanılacak ve işe garsonların, çöpçülerin bahşişi ve gündelikçilerin yevmiyesindeki vergiyi hesaplayarak başlayacak…