Edirne’deki kültürel ve sanatsal hatta dini (çünkü sadece dini etkinliğin tarihini ve olabilirliğini belirleyen - ama dini otorite özelliğine sahip olmayan) etkinlikleri düzenleyen ‘Edirne Platformu’ olarak, Edirne’nin kadın tarihi üzerine ‘Karşılaşmalar’ adını vermeyi düşündüğümüz bir sergi hazırlamayı planlamaktayız. Resmi tarihin görmezden geldiğini de dahil ederek ve her aidiyete saygı duyarak kültürel miraslarımızı beğeniyle ve karşılıklı olarak gerçekten sahiplenmek, kısmen bile olsa, gelecek nesiller için görsel olarak belgelendirmek ve toplumun karanlıklara gömülmüş geçmişine bir ışık tutabilmek amacındayız. Sergimize bu illere ait kadın varlığından ve kadın yaşamından kesitler (düğün, bayram, okul, dua evleri, mezarlıklar, gündelik yaşam kesitleri vs.) katmayı hedeflemekteyiz. Kulaklarınızda bu temalara uyan hikayeler, arşivlerinizde görsel veya objeler varsa katkıda bulunmanızı rica ederiz.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’daki İsveç Başkonsolosluğunda İstanbul Kadın Müzesinin Küratörü Meral Akkent’in yayına hazırladığı ‘Kadın Müzesi: Toplumsal Bellek Merkezi ve Kapsayıcı Mekan’ kitabının tanıtımı yapıldı. Kitap esasen İstanbul Kadın Müzesinin İstanbul Bilgi Üniversitesi ortaklığıyla 2016 yılında düzenlediği aynı başlıklı uluslararası konferansın bildiri metinlerinden oluşmakta ve bu konferansa katılan kadın müzelerinin 21. yüzyılda toplumsal bellek inşası ve toplumsal değişimdeki yol açıcı etkilerini tartışmakta.
Neden kadın müzeleri? Müzeler herkes için değil mi?
Itır Erhart’ın öğrencilerinden geldiğini dile getirdiği bu soru son derece önemli “Öğrencilerim” diye anlatıyor Erhart, “Sanat ve müzecilik alanlarındaki erkek egemenliğinin farkında bile değildi.”
Peki bizler ne kadar farkındayız?
Geçtiğimiz günlerde yayınlanan Oxfam1 raporunu incelediğimizde dünyada zenginlik dağılımı ile ilgili birçok datanın yanı sıra süper-zenginlerin erkek egemen olduğunu buna karşılık insanlığın en fakirlerinin de baskın bir çoğunlukla kadın olduğunu görüyoruz. Maaş ödemelerinde cinsiyet farkı büyükken, zenginlik kıyaslamasındaki cinsiyet farkı çok daha büyük.
Kendi tarihini fark ettiğinde kadın değişir. Kadın değiştiğinde ise dünya değişir.
Kadınların günlük hayatları aslında tüm toplumun yaşamını etkiler, oradaki bir değişim toplumun bütününde değişime yol açar. Oysa tarih kitaplarına dönüp baktığımızda tarihinde erkek egemen bakışla yazıldığını ve kadınların tarihte ‘neredeyse’ yokmuşlar gibi olduklarını görürüz. Nitekim, bizler de geçmişimize dönüp baktığımızda, kendi ailemizdeki kadınları ne kadar tanıyoruz? Topluma nasıl katkılarda bulunduklarını ne kadar biliyoruz? Anlattıkları hikayeleri hatırlıyoruz belki kısmen, pişirdikleri lezzetli yemeklerin tadı bir miktar damağımızda, kokusunu arar olduk belki. Belki küçük birer çocukken akşamları ürkek, korkmuş, üzülmüş ya da mutlu, yatağımızda yatırdıklarında bizlere söyledikleri ninniler kulağımızda...
Ama topluma, toplumsal eğitime, toplumsal sağlığa katkılarını ne kadar biliyoruz?
Gelelim açık çağrıya
Büyük Edirne Sinagogu, restore edilip bir kültür merkezi olarak hizmete açıldığından beri, yıl içinde düzenlenen sergilerin yanı sıra, her yıl mayıs ayında, Vakıflar Haftası kapsamında, bir büyük konser ve sergiye ev sahipliği yapıyor. Ben de, naçizane, iki yıldır bu konserlerin düzenlenmesine destek oluyorum. Vakıflar Haftasının bu yılki teması kadın. Konu böyle olunca, tarihimize dönüp, Edirne’de doğmuş, yaşamış, Edirne’de ya da göç etmiş olabilecekleri başka topraklarda topluma bir şekilde faydası dokunmuş kadınları, Yahudisi, Müslümanı, Ermenisi, Romanı, kim varsa, belirleyelim, onların hikayelerini toplayalım, Meral Akkent’in dediği gibi “Resmi tarihin görmezden geldiğini de dahil ederek ve her aidiyete saygı duyarak kültürel miraslarımızı beğeniyle ve karşılıklı olarak gerçekten sahiplenmeye” bizleri bugünlere taşıyan annelerimize, anneannelerimize, teyze ve halalarımıza saygı ve sevgilerimizi sunalım. Bunun için siz değerli okurlarımın desteğine ihtiyacımız var. Aile tarihlerinizin tozlu raflarına bir göz atın rica ederim.
Tarih kitaplarına baktığımızda, Alliance Okullarında görev yapmış Edirneli Yahudi kadınları, Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarında görev yapan Yahudi hemşirelerin varlığını biliyoruz. Nazan Özcan, Agos dergisinde yayınladığı ‘Edirnelilerin bile bilmediği Edirneli Ermeniler’ başlıklı yazısında Roy Arakelian’ın “Edirne ve Ermeni toplumu” kitabından bahsediyor. Edirne Darüşşifasında kadın cerrahların varlığından söz ediliyor. İnas Numune Mektebi ve Bezm-i Alem Valide Sultan mektebinde okuduktan sonra Tıbbiye’den 1929’da birincilikle mezun olan ve dahiliye uzmanı olarak görev yaptığı gibi Meclis’e de Edirne millet vekili olarak giren Fatma Memik’i öğreniyoruz.
Kim bilir daha bilmediğimiz kimler var. Bu bilgiler bile iğne ile kuyu kazarcasına ulaşılan bilgiler ve çok yüzeysel kalmaktalar.
Geçmişe yapacağınız bir yolculuk kim bilir ne aile hikâyelerini, bazan bir aşk hikâyesini, bazan bir acı anın paylaşımını, ne güzel fotoğrafları, kulağınızda bir türküyü, bir savaş anını ya da bir öğretmenin öğretisini hatırlatacak. Sizden ricamız bunları [email protected] mail adresimden benimle temasa geçerek iletmeniz. Ve sakın “bu küçük bir detay” deyip geçmeyin. Bazan küçük detaylar, başka küçük detaylarla bir araya geldiğinde dünyaya bakışımızı değiştirirler, yaşamın anlamı olurlar.
Haydi. Hep birlikte geçmişe bu heyecan verici yolculuğa yelken açalım.
Meraklısına not
1 www.oxfam.org, 90 üzerinde ülkede 20 organizasyonun ortak bir amaç için bir araya geldiği bir konfederasyon. Bu konfederasyon yoksulluktan ve yoksulluğun adaletsizliğinden özgür bir gelecek yaratmak için gerekli değişimi dünyada sağlamak üzere çalışmalar yapıyor.
http://www.istanbulkadinmuzesi.org, Türkiye’nin ilk, dünyanın üçüncü kent kadın müzesi sıfatıyla, kentin kültür ve sanat yaşamını zenginleştirmiş yol açıcı kadınlarla buluşturarak kültürlerarası iletişimi sağlıyor. Kitap hakkında bilgi için: [email protected]