Geçtiğimiz hafta Polonya yasa koyucuları beklenmedik bir tasarıyı kabul ettiler. Buna göre, 24 Mart günü, Holokost süresince ‘Yahudileri Kurtarmak İçin Hayatlarını Tehlikeye Atan Polonya Vatandaşlarını Anma Günü’ olarak kabul edildi. Geçtiğimiz aylarda benzer şekilde, Polonya’yı Yahudi kıyımından sorumlu tutanların cezalandırılmasını da karara bağlamışlardı.
2015 yılında iktidara gelen sağ eğilimli hükümetin, bu yaklaşımla, Holokost üzerinden iç siyaset yapma çabası ile savaşın karanlık yıllarında Polonya topraklarında yitip gidenlerin anısına saygısızlık ettiği, özellikle Yahudi basınında vurgu yapılan bir konu oldu…
Knesset 1951 yılında almış olduğu bir kararla Varşova Gettosundaki büyük ayaklanma gününü ‘Yom Aşoa ve Ha’Gevura’ olarak tanıdı. Hem Nazi zulmünün alıp götürdüğü milyonları hem de yazgılarına karşı koyan kahramanları anmak içindi bu özel gün…
2005 yılında, bu kez BM Genel Kurulu oy birliği ile aldığı bir karar uyarınca, Auschwitz – Birkenau Ölüm Kampının Sovyet ordusu tarafından kurtarılış gününü, 27 Ocak gününü ‘Holokost Kurbanlarını Uluslararası Anma Günü’ olarak kabul etti. Yeni yüzyıla terör sarmalında giren dünyanın, ırkçılığın nelere mal olabileceği hakkındaki farkındalığını arttırmaya yönelik bir karardı bu…
Teması Holokost olan günler zincirine şimdi bir de 24 Mart ekleniyor. Wiktoria ile Josef Ulma ile altı çocuklarının, evlerinde Yahudileri sakladıkları gerekçesi ile 1944’te Naziler tarafından öldürüldükleri gündür, 24 Mart…
Almanlar kendi topraklarının akıttıkları masum insanların kanı ile sulanmaması için olsa gerek, kurdukları ölüm endüstrisinin en heybetli fabrikalarını Polonya topraklarına inşa ettiler… Auschwitz – Birkenau, Treblinka, Majdenek, Sobibor ve daha birçoklarında, 3 milyon Polonya vatandaşı Yahudi’nin yanı sıra yüz binlercesi de, tren konvoyları ile Avrupa’nın birçok değişik köşesinden buraya taşınarak, katledildi. Bunların 1,5 milyonu çocuktu…
Almanların böylesi büyük bir kıyımı yerel halktan yardım almadan yapmış olmaları elbette ki mümkün değildir. Nitekim savaş sonrasında, bu konuda yazılı ve görsel birçok belgesel derlenmiş ve tıpkı Avrupa’nın diğer ülkelerinde olduğu gibi, Polonya’da da bu insanlık suçuna ortak olanların varlığı kayıt altına alınmıştır. Naziler tarafından atanan işbirlikçi idarecilerin ya da münferit hareket eden Hitler sempatizanlarının / Yahudi düşmanlarının destekleri bugünün Polonya’sını bağlar mı? Bunların varlığını kabul etmek bir zayıflık mıdır yoksa tarihsel gerçeklerle yüzleşmek midir? Yoksa bugünkü hükümetin iddia ettiği gibi, Nazilerin yaptıklarını Polonya’ya ve Polonyalılara mal etmek midir?
Elbette ki bu bir tartışma konusudur ve belli ki Polonya Devleti’nin bu konuda bir hassasiyeti vardır. Oysa Yahudi halkı, kuruluşu 1953 yılına dayanan Yad Vaşem aracılığı ile Şoa süresince kendisine el uzattığı tespit edilmiş, bunun için yaşamını yitirmiş olsun olmasın herkesi Uluslararası Dürüst unvanı vererek onurlandırmış, şükranlarını sunmuştur. Bunların arasında 6.700 Polonya vatandaşı bulunuyor. Onlar, tıpkı diğer uluslardan olanları gibi, Yahudi halkının kolektif hafızasındaki kıymetli yerlerini hiç yitirmeyeceklerdir…