Taksilere bir alternatif olarak doğan Uber ile ulaşım sistemi 2014 yılından beri Türkiye’de aktif olarak faaliyet gösteriyor. İstanbul gibi trafiğin her saat yoğun olduğu bir şehirde taksi bulmak istenildiği her dakika mümkün olmayabiliyor. İşte o an mobil uygulamalar üzerinden çağırılan Uber araçlar çözüm oluyor.
Bu seçeneğin avantajları olduğu kadar hem müşteri hem de kurumsal bazda dezavantajları da bulunuyor. Konforlu ve güvenli bir yolculuğun yanı sıra kimi zaman yaşanan gecikmeler, teknik aksaklıklar ya da bir beklerken iki gelen araç sayısı müşterilerde olduğu kadar sürücülerin de yüzlerinde şaşkınlık ifadesini yansıtıyor.
Bunun dışında trafiğin en yoğun olduğu saatlerde belirli bekleme noktalarında oluşturulan uzun kuyruklar ve park alanlarının işgali çoğu zaman çekilmez bir hal alıyor.
Büyük şehirlerde olduğu kadar yazlık mekânlarda ve özellikle havalimanı transferlerinde kullanılan Uber araçlar, geniş kapasiteleriyle müşterilere rahatlıkla hizmet verebiliyor. Özellikle grup halinde kullandığınızda, hele bir de fazla eşyanız varsa, bazen taksilerden çok daha ucuza mal olabiliyor.
Yazlık mekânlarda özellikle belli bir saat sonrasında gelen araçlar geceyi dışarıda geçiren müşterilere güvenli bir dönüş sağlıyor.
***
2009 yılında, Amerika’da başlatılan bu girişimle, taksilerle rekabetin kapılarını açıldı; ulaşıma farklı bir seçenek getirildi. İlk etapta havalimanlarından gidilecek noktalara ulaşmada alternatif bir ‘özel şoför’ kıvamında kullanılan sistem, zamanla hızla büyüyerek farklı ülkelerde oturtmayı başardı. Amerika’da 2017 yılında şirket zor zamanlar geçirse de halen rakibi ‘Lyft’in yerini alabilmiş değil.
Sistemin taksilere karşı oluşturduğu ‘haksız rekabet’ değerlendirilmesi ile ilgili verilen mücadele davaları, Avrupa genelinde start-up’ın aynı noktada seyretmesine sebep oluyor.
İngiltere’ye göz atacak olursak, Avrupa’daki sıkıntıların devam ettiğini görüyoruz. Buna çalışanlar hakkındaki şikayetler de eklendiğinde şirketin kendini yenilemesine ve vizyonunu güncellemesine ihtiyaç olduğunu görüyoruz. Şoförlerin özenle seçilmesi, farklı testlerden geçmesi, sergiledikleri tavırlar doğrudan müşteri memnuniyeti ile bağdaşıyor.
Avrupa ülkeleri arasında Uber’e zor zamanlar geçirten tek ülke olan Danimarka’da, araçlar ve lisansın alınması konusunda uygulanan katı kurallar, ülke koşullarında elverişsizlik sebebiyle bu girişimin ülkeden çıkmasına yol açtı.
Buna karşın Finlandiya ve İtalya’da yaşanan olumlu gelişmeler dahilinde Uber kendini gösteriyor.
Avrupa ve Amerika’da restoranlardan eve teslim hizmeti, sistemin en iyi özelliklerinden biri olarak değerlendiriliyor.
Asya kıtasındaki ülkelerin çoğunda rekabet hayli yoğun olmakla birlikte gelişmeler olumlu olarak devam ediyor.
İsrail’de ise 2017 yılında ulaştırma bakanlığı ile sorunlar yaşanmasına karşı, davalar henüz sonuçlanmasa da, gece ayrı gündüz ayrı tarife uygulayan Uber sistemi ülkenin belli noktalarında hizmet gösteriyor.
Ödemelerin genel olarak nakit ve kredi/banka kartlarıyla yapılabiliyor olması müşteride olumlu bir etki yaratıyor.
Farklı ülkelerde yaşanan, yukarıda söz ettiğim, yasal haksızlıklar halledildikten sonra, birçok işi mobil cihazlar üzerinden halletmeye alışmış günümüz insanı, hizmet sektörünün bu harikasını bakalım ne kadar süre için etkili kullanabilecek?