Şu hayatta insan hiç değilse arada bile olsa neyi, neden yaptığını sormalı kendisine! Attığı her adımın aslında ardından gelen zamana ve dünyaya verdiği başka bir şekil olduğunu fark etmeli. Her seçimin başka bir varoluşu tetiklediğini görebilmeli! Eskiye kurtulması gereken eşyası gibi bakmayıp, her yeninin kendi sorunlarıyla geldiğini unutmamalı...
Hafta sonu, Cumhuriyet gazetesinin ekinde okuduğum Aziz Yıldırım portresi düşündürdü bunları bana. Ahmet Tulgar imzasıyla yayımlanmış. Kulağa hoş gelen bazı kelimelerle de süslenen yazının ana fikri, ‘Kim yahu bu Aziz Yıldırım?’ ruh halindeydi. Hatta satır aralarında Aziz Yıldırım’ın gizli görevleri olabileceğini ima eden çıkarımlar da yapılmıştı. Lakin kurduğu birbirinden alakasız bağlantılardan ötürü yazının o kısmına epeyce gülümsedim.
Malumunuz Fenerbahçe’nin başkanlık yarışı, futbol ve dolayısıyla iş dünyasının yeterince meşgul olduğu bir konu. Fenerbahçe ve başkan adayları için yazılan iyi ya da kötü diye nitelenen yazılara bir yenisini daha eklemek niyetinde değilim. Sadece bir insanın, edebi metinler adı altında kalem darbeleriyle hunharca katledilmeye çalışılmasına sessiz kalmak istemedim. Ne de olsa sessizlik değil miydi bizi bozan! Aramızdaki hiç konuşmayanların günahlarını da yüklenip sırtımızda taşımıyor muyuz? Tüm bunlardan şikâyet edip yine de susmuyor muyuz? İnsan olabilmenin sorumluluğuna katlanabildiğimiz gün herkesin anlatacak hikâyesi çoğalacaktır, buna inanıyorum.
Fakat yine de o yazının özüyle sormak istedim. Hakikaten, kimdir yahu bu Aziz Yıldırım?
Hiç tanışmamış olanlar için soğuk ve mesafeli bir başkan. Duygularını paylaşmıyor, hislerini anlatmıyor, polemiğe girmeyi sevmiyor ve evet son sözü söylemeyi çok seviyor.
Öte yandan onunla bir vesile aynı ortamda bulunanlar için ise Fenerbahçe’yi her şeyden üstün ve önce tutan, hayatını Fenerbahçe’ye adayan, bunun için ailesi ve çocuklarının vaktinden, sevgisinden bile verebilecek kadar Fenerbahçe’yi neredeyse ilahi bir yere koyan bir Başkan Aziz Yıldırım. Karşısındaki insanı iyi okuyabildiği için senelerce bulunduğu yeri hakkıyla taşıyabilen bir lider. Zeka karşısında çözülmekten sakınmayan, manipülasyon yoluyla değil, varoluşu kuvvetli ve cesur her insana kapılarını ardına kadar açan biri aynı zamanda.
Son yıllarda ise şike davasının ardından Türkiye’de direnmenin, duruşun, gerektiğinde bir şeylere boyun eğmemenin sembolü oldu Aziz Yıldırım. Kendisi için hâlâ kapanmayan dosyanın bekleyen tarafı! Ve bu seçimlerde son kez başkan adayı… Yükselen kimi seslere göre diğer tarafta Ali Koç varken kendisi çekilmeliydi. Oysa yargı süreci tamamlanmamışken, kaybedilen bütçenin telafisi bile kimse tarafından yapılmamışken, futbol takımını sindirerek ülke yöneteceklerini sananların ekmeğine de yağ sürülmüş oldu. Çünkü onların düşünceleri hâlâ Fenerbahçe çatlarsa, ülke de temelinden sarsılır!
Kabul edelim ki, söz konusu ülkede herhangi bir seçim olduğunda, sadece sloganlara tutunup içini açamıyoruz. Baş edemediğimiz her şeyi herhangi bir yeniyle değiştirmeye çalışıyoruz. Sanki her yeni tüm sorunların çaresiymiş gibi mevcut olan ne varsa koparıp atıyoruz. Tamir edebilmek varken, kökünden söküp atmayı benimsiyoruz. Bu yüzyılın dayattığı hınç çağına kapılıyoruz. Bir yazar bile hiç tanımadığı ve sormaya zahmet etmediği birisi için toplama bilgilerle kalemini, konunun ve yazının şehvetine kaptırabiliyor. Karakter yaratır gibi tanımadığı birini ayrıntılarla tarif ediyor!
Yeni olan her şeyin içimizde yarattığı arzuyu görmezden gelelim diyemem. Sadece neyi, neden seçtiğimizin cevabını kendimize verirsek sırf yeni diye herhangi bir şehvete de kapılmamış oluruz. Çünkü her koşulda geçerli olan kurala göre, eskiyle barışmadan gitmesine izin vermek yeni için kaostan başka alan açmayacağı gibi aşırı yükselen beklentileri karşılayan da olamayacaktır.
Tek iddiası sadece özlenen değil, kum taneleri gibi ilk rüzgârda dağılmayan güçlü bir Fenerbahçe duruşunu ortaya koyan Aziz Yıldırım sadece durmayı becerebildiği için bile hayata katkı sunan sorumlu bir kişidir bana göre.
Elbette, Fenerbahçe kongre üyelerinin özgür iradelerini, Fenerbahçe taraftarının kimi destekleyip tezahürat yaptığını ve sürecin güç savaşına dönüşmeden neticelenmesi umudumu tartışmıyorum ve herkesin seçimine saygı duyuyorum.