Şehrin belli başlı caddelerine yerleştirilen renkli/ışıklı reklam panoları, ruhsal açıdan dengemi bozuyor. Gerçi işlevleri yerine geliyor ama kısmi de olsa gerilmeme yol açıyor. Lodostan şişmiş ayaklarımla, zoraki yürüyüş parkurumun henüz yarısındayken, karşımdaki yanar / döner panoda ‘sıfır’ beden mankenin giydiği mayo, nisbet gibi duruyor. ‘Ne güzel renkler’ deyip geçiyorum. Beynim sadece renkleri algılıyor, mayoyu değil.
Yürümeye devam ediyorum.
Yaklaşan diğer panoda Türkiye’nin kalbi atıyor adeta. Döviz kurları açık ve net bir görüntü ile ekranı kaplamış. Bilgilendirme olarak algılayamıyorum. Bunun geri dönüşümü, ertesi gün arabanın deposunun daha pahalıya dolacağını, market alışverişinin bir misli artacağının göstergesi. Her ne kadar Türk Lirası kazanıyorsak da, panoda sürekli değişen ibre, dövize olan bağlılığımızın bir simgesi.
Üçüncü panoya bakmadan adımlarımı hızlandırıyorum.
↔↔↔
Pazar günü Amram Oditoryumunda Kara Kare Film Festivali çerçevesinde “1945” başlıklı Macar yapımı olağanüstü etkili bir yapıt izledik. Hegkom – Alef işbirliği ile getirtilen film, ‘Sessizliğin sesi’nin kolektif bir korkuya eklendiğinde ne denli etkili olunabileceğinin altını çizdi.
Holokost’u anma haftası dolasıyla gösterilen söz konusu filmin tanıtımını yapan Seyfi İşman’ın ardından, Alef sözcüsü Mert Levi, şu hatırlatmayı yaptı: “Kare Kare, tarihin film sahnesinden karanlık bir anı, anlamına gelir. Bu sahne Holokost’tur (…) Ve biz 12 yıldır bu sahneyi hatırlatmayı görev edindik. (…) Bu yüzden bugün burada olan herkese ve gösterilen duyarlılığa teşekkür ederim.”
‘1945’ izleyen herkesi büyüledi. Filmin bitmesiyle salonda hüküm süren sessizlik, bir saygı duruşu niteliğindeydi.
↔↔↔
Film öncesinde son derece anlamlı ve ölçülü birer konuşma gerçekleştiren Seyfi İşman ve Mert Levi’ye çok teşekkür ederiz.