Nisan ayının başından beri ardarda festival haberlerini görüyoruz. Festival denince akla kelime anlamı olarak her yıl aynı bölgede belirli bir konsept çerçevesinde düzenlenen çeşitli aktivitelerin toplamı geliyor.
Bu aktiviteler eğlence konseptinin yanı sıra ekonomiyi canlandırmaya, kültürler arası değişim ile köprüleri kurmaya ve girişimcileri yeni adımlar atmaya çağırıyor. Yıllardır süregelen bölgesel festivallerin artık uluslararası platformlarda rol oynadıklarını görebilmek amacına ulaşmış işlerin adeta bir göstergesi boyutundadır.
Bu ay festival takviminde ilk olarak Adana’daki Portakal Çiçeği Festivali oldukça ses getirdi. Türkiye’nin dört bir yanından farklı kültürleri biraraya getirerek şehrin tanıtımına ve turizmin canlanmasına etkisi oldu. Güney bölgelerde 2013 yılından bu yana ilk sokak festivali olarak adından sıkça sözettiren Adana halkı, misafirperverliklerini iyi bir halkla ilişkiler kapısına dönüştürdüler. Aradan geçen beş yılda ‘Bahar mevsimine Adana’da merhaba denilir’ reklamları ise yapılan sade reklamın etkiliyici unsurları arasındaydı.
Ege Bölgesine göz attığımızda, İzmirlilerin favori yazlık mekânı Alaçatı, Ot Festivali ile sezonu açtı. Her geçen sene artan katılımcı sayısı farklı tarzdaki tasarımcıları, girişimcileri ve iş tanıtımlarını yapmak isteyenleri yazdan kalma Alaçatı kokusu ile buluşturdu. Daracık sokakalarında rastladığımız bolca İstanbullu ziyaretçi ve firmalar hem ziyaret hem ticaret kafası ile dört - beş gün geçirdi. Bu arada yeni açılan mekanlar ve oteller müşterilerini en güzel şekilde yeni fiyat tarifeleri ile karşıladı. Malum sokakların huzur verici mis kokusu ürünlerdeki abartılı fiyatlara yansıyınca restorantlar ve işletmeler de bundan nasibini aldı. Önümüz yaz, gezip görülecek bir kadeh kaldıracak yerler belli olmuş. Bakalım yeni mekanlara müşterileri sürekli olarak ne kadar çekebilecek?
Ege’nin bir diğer incisi ise uluslararası şeflerler yaptıkları ortaklılar sonucu harikalar yaratılan Urla beldesindeki Enginar Festivali. Çocukluğumun tatlı ve şirin sahil kasabası Urla, katmeriyle ünlü olduğu kadar Tanju Okan şarkılarına karışan rakı balık kokuları ile bilinir. Şimdilerde kuru kalabalıklardan kaçanların yeni mekânı oldu. Son üç yılda yaptıkları tanıtımlarla dünya mutfağının önemli şeflerini karşılayan festival, gelecek hafta kutlanacak.
İKSV önderliğinde yapılan Uluslararası Film Festivali ise sinemaseverlerin gişe kapılarında uzun kuyruklar oluşturmasına bununla birlikte yüksek sayıdaki satışlara neden oldu.
Avrupa’da da sokak festivalleri 7den 70’e herkesi biraraya getiriyor. Çeşitli aktivitelere ev sahipliği yaparken sanattan turizme, spordan sinemaya kadar farklı alanları buluşturuyor.
Festivaller, turizmin gelişmesinde en önemli halkalardan biri olurken, teknolojik ortamlar dışında yapılan PR pazarına da büyük pay bırakıyor. Ekonominin canlanmasında reklamın yadsınamaz önemi burada devreye giriyor. Sosyal medya başta olmak üzere yapılan reklamlar markalara yeni kapılaar açıyor. Kültürler arası değişim ise uluslararası platforlarda tanınırlığı arttırıyor.
Önümüz yazın sezon hazırlıkları tamam. Ama erken seçim kapıda. Döviz almış başını dalgalı seyrediyor. Bakalım festivallerden geride kalan bu renkli tablolar dinamikleri ne denli hareketli tutacak?