Başlıkta Rumca bir cümle görüyorsunuz. Sevgili eşim, özellikle çocuk yaşlarında, bu deyimi her 1 Mayıs günü işitirmiş. “Mayıs ayını yakalayalım” şeklinde tercüme edilebilir. Aslında “Gelin bahara ve güzelliğe sarılalım” olarak da yorumlanabilir.
O gün bilhassa Rum ve Levanten kökenli olanlar için kırlara gidip çiçek toplayıp çelenk yapmak farzdı, uğur getirirdi.
Anlayacağınız gibi, 1 Mayıs Bahar Bayramının kökleri antik Yunan geleneklerine dayanır; diğer bir deyimle Anadolu kültürünün bir parçasıdır.
Mayıs ayına, Yunanca Maios denir ve ismini Orta İtalya bahar tanrıçası Maja’dan alır. Maia sözcüğü hem sütannesi hem de anayı çağrıştırır. 1 Mayıs kutlaması (Protomagia) Yunan folkloruna göre yaz mevsiminin kış üzerindeki ve hayatın ölüme karşı zaferini simgelerdi.
Yine antik bir efsaneye göre 1 Mayıs günü Ziraat tanrıçası Dimitria ve kızı Persephone’a ithaf edilir. Her ikisi yerlerin altından çıkarak tüm tabiatı canlandırırlar ve böylece yaz mevsiminin doğuşunu müjdelerler.
Diğer başka efsane de bu günü, ünlü tiyatro, şarap ve eğlence tanrısı ‘Dionysios’ ile de ilişkilendirir.
Yine ilginçtir, günümüzde Yunanistan’da bahar bayramı coşku ile kutlanırken, 1 Mayıs gecesi gençler ateşin etrafında şarkılar söyleyerek dans ederler ve ateşin üzerinden atlarlar.
Bahse girerim ki bu sözler üzerine çoğunuz sıçrayıp, bana “Dur! Bizde de var!” demek istemişsinizdir.
Ülkemizde baharın ve yazın gelişinin çok yörede Nevruz, Kakava ve Hıdırellez adları ile coşkulu bir şekilde kutlanıyor. Bu neşe dolu bayram binlerce yıldır aynı geleneklerle sürüp gidiyor.
Bazılarınız dinimizde bu sene 2 Mayıs gününe rastlayan ve neşe dolu bir gün olan Lag BaOmer’i hatırlayacak. Omer’in 33. gününde kutlanır ve 33 günlük bir yas devrine son verilir. Ateşler yakılır, müzik çalınır, dans edilir ve en önemlisi düğün yasağı kalkar.
Dünyamızın her yerinde de, tabiatın uyanışı benzer neşeli coşkulu ve ümit dolu eğlencelerle kutlanır.
Fransız kültürüne yakın olanlar 1 Mayıs’ta müge çiçeği bulup sevdiklerine verme âdetini bilirler. İngiliz kültürüyle haşır neşir olanlar ise 1 Mayıs’ta üstünde renkli kurdeleler sarkan direğin, ‘Maypole’un etrafında dans etmek geleneklerini duymuşlardır.
Bu doğaya dayanan kutlama 1886 senesinde Amerika’da farklı bir anlama kavuşur. 1 Mayıs 1886 günü 300 bin işçi işlerini terk ederler. Hiçbir güvenceleri olmayan işçiler 8 saatlik bir iş günü kabul ettirmek üzere memleketin her yerinde greve girerler. Bu olay Dünya İşçi Bayramı’nın temelini oluşturur. Ardından İşçi Bayramı birçok memlekette kabul edilir.
Ancak son bir buçuk asırda, İşçi Bayramı ile Bahar Bayramı aynı tarihlere rastlayınca, çeşitli sorunlar ortaya çıkmaya başladı. Maalesef, 1 Mayıs bazen kâbusların yaşandığı günler haline geldi.
Ülkemizdeki uygulamalara bakarsak şöyle bir tablo ortaya çıkıyor:
İstanbul’da ilk İşçi Bayramı 1 Mayıs 1912’de kutlandı. Ve olaysız geçti. 1923 yılında 1 Mayıs yasal olarak İşçi Bayramı ilan edildi. Fakat bir yıl sonra hükümet kitlesel kutlamaları yasakladı.
1925 yılında çıkan kanun ile tüm 1 Mayıs kutlamaları yasaklanır ve bu yasak 1935 yılına kadar sürer. O yılda 1 Mayıs “Bahar ve Çiçek Bayramı” olarak nitelendiriliyor ve ücretsiz izinli tatil günü ilan ediliyor. Yani geleneksel isminin resmileşmesi sadece 83 yıl evveline gidiyor.
Ancak 1977 yılında yaşanan Taksim faciası ve bir yıl sonra tekrar benzer olayların meydan gelmesi ile, 1979 senesinin 1 Mayısında sokağa çıkma yasakları ilan edildi. İki yıl sonra da Milli Güvenlik Kurulu kararı ile resmi tatil günü olmaktan çıkarıldı. Bu yasak 2009 yıllına kadar sürdü. O günden beri yeniden tatil günü oldu. Kimimiz emek bayramı kimimiz dayanışma kimimiz de fırsat bu fırsat bahar bayramı olarak kutluyoruz.
Tabiatı ve doğayı korumaya bu kadar önem verilmeye başlandığı günümüzde gönül ister ki 1 Mayıs, tüm politik sorunlarından sıyrılıp bu toprakların kültüründen esinlenerek ümit ve doğa sevgisi ile coşku içinde ve neşe ile kutlansın.