Velo tehalelu et şem kodşi venikdaşti betoh Bene Yisrael ani Ad... mekadişhem – Ben’im ismimi kirletmeyin Ben Bene Yisrael içinde kutsanacağım. Ben sizleri kutsayan Tanrı’yım.”
İlginç bir şekilde bu pasuk ‘minyan’ dediğimiz toplulukla birlikte dua etme zorunluluğunu da öğretmektedir. Elbette bu pasukta yer alan Tanrı’nın ismini yüceltmek mitsvası ile minyan dediğimiz toplulukla dua etmek arasında nasıl bir bağlantı olduğunu bilgelerimiz araştırmışlardır.
Şulhan Aruh kişinin dua ederken fiziksel varlığından sıyrılması gerektiğini söylemektedir. Dua etmek kişiyi Yaratıcısına bağlamalı ve fiziksel bir etkinlikten bağımsız olmalıdır. Baal Şem Tov Tefila’nın kendisi için yaşamın ta kendisi olduğunu öğretmektedir. Bu o kadar büyük bir kavana ile yapılmalıdır ki sahip olduğumuz fiziksellikten bir süreliğine uzaklaşmak gerekir. Gemara’da yer alan “Tefila keneged temidin tiknum – Tefila korbanların yerine getirilmiştir” ifadesi nasıl ki korbanlar kutsamayı getiriyorsa Tefila da kendimizi kutsamayı ve arındırmayı sağlamalıdır şeklinde açıklanmaktadır.
Yitshak Avinu bu deneyimi bizzat ve sonuna kadar yaşamıştır. Mizbeah’a bağlanan tek ‘insan’ kurban olan Yitshak bütün benliği ile Tanrı ile bütünleşmiş hatta ruhu bedenini terk etmiştir. ‘Nakdişah’ sözcüğü ile başlayan Keduşa “Tehiyat Ametim – ölülerin dirilmesi” berahasının hemen akabinde okunur. Bu beraha Yitshak ile bütünleşmiştir. Tanrı Avraam’a bunun bir deneme olduğunu bildirdiğinde Yitshak’ın bedenini terk eden ruhu yeniden bedene dönüş yapar. Bu tam olarak ‘ölülerin dirilmesi’ olayının hayata geçmiş halidir.
Gemara Rabi Yohanan’ın bir öğretisine yer verir. Sinagoga geldiğinde orada on kişinin olmadığını gören Tanrı hemen öfkelenir ve “neden geldim, burada kimse yok, seslendim ama cevap veren yok” cümlesini söyler. Buradan ‘minyan’ ile tefila söylemenin ciddiyetini anlamak mümkündür. Tanrı minyan yokluğunda hemen (miyad) öfkelenmektedir. Burada sorulması gereken soru açıktır: Neden minyan olmadığı zamanlarda Tanrı öfkelenmektedir?
Tanrı’nın sağında iyilik dediğimiz ‘hesed’ solunda da yargı olarak çevirebileceğimiz ‘din’ vardır. Tam ortada ise ikisinin kombinasyonu olarak açıklayacağımız ‘tiferet’ yer alır. Sağda ve solda yer alan iki özelliğin kombinasyonu hesed dediğimiz iyilik özelliğinden bile daha büyük bir özelliğin ortaya çıkmasını sağlar. Karar verme zamanı geldiğinde merhameti çağrıştıran iki özellikle yargıyı çağrıştıran tek bir özellik karşı karşıya gelir. Alaha “yahid verabim alaha kerabim” derken çoğunluğun önemini göstermektedir. Tanrı da alaha’ya göre davranmakta ve hesed ile tiferet’i ön planda tutmaktadır.