Facebook bu sabah bana 2012 Nisan’da Karen Berg tarafından yazılmış ve paylaştığım bir alıntıyı hatırlattı. 6 yıl sonra yine aynı zamanda bu alıntı bana etkili geldi ve sizinle de paylaşmak istedim.
Başlığı ‘Aradığımız çözümler’…
Eski zamanlarda Naaman adında kralın baş askerlerinden biri cüzzamdan mustaripmiş. Onu iyileştirecek kişinin peygamber Elisha olduğu ve gidip onu bulması gerektiği söylenmiş. Naaman Elisha’yı bulmaya gittiğinde onu Elisha’nın kendisi değil habercilerinden biri karşılamış ve ona basit bir çözüm önermiş. Önerdiği çözüm Ürdün nehrine girerek suyun gücüyle bağlantı kurmasıymış.
“Eğer bunu yaparsan iyileşirsin” demiş haberci…
Naaman bu çözümü duyduğuna sevinmek yerine, çok kızmış. Öncelikle Elisha’nın kendisi yerine bir habercisini göndererek ona gereken saygıyı göstermediğini düşünmüş. Sonra da bu kadar yolu bu kadar basit bir öğüt almak için gelmiş olduğuna çok üzülmüş…
Esasında Naaman’ın beklediği cevap beklediğinden çok daha farklı bir paket içinde gelmişti.
Bizler de sıklıkla hayatımızda aynı tepkiyi gösterip aynı şekilde davranırız. Egomuz okşanmazsa aradığımız cevabın tam da önümüzde olduğunu görmeyi ret ederiz.
Hayatımızda aradığımız soruların cevapları çoğunlukla gözümüzün önündedir. Beklediğimizden daha farklı bir paketin içinde sunulduğu için cevabı göremiyoruzdur.
Birine bir soru sorduğumuzda ve karşılığında karmaşık bir cevap aldığımızda kişi büyük ihtimalle ne dediğini bilmiyordur. Cevap basit olmalıdır; çünkü ışık ve gerçek basittir.
Pek çoğumuz hayatımızı ‘gerçeği’ aramakla geçiririz. Maalesef ‘bulmak’ yerine ‘aramayı’ tercih ederiz; çünkü bulmak demek onunla ilgili bizim uğraşıp yapmamız gereken bir şey var demektir ve bu zor gelir.
Gerçek gözümüzün önündedir; ancak paketlenmiş olduğu kâğıdı beğenmediğimiz için onu kabul etmeyiz.
Bu hafta zor bir durum oluştuğunda veya birisi bize rahatsız edici bir şey söylediğinde, gerçeğin bazen hoş olmayan paketlerde geldiğini hatırlayın. Eğer açık kalabilirsek, istediğimiz çözüme ulaşabiliriz.